Hoş, bu özgürlüğü ne yapacağım konusunda ne diyeceğimi bilmiyorum. Bu kararsızlık hali yeni bir şey değildi. Bıçağı çıplak bedenime batırırken kendimi öldürmek mi yoksa keşfetmek mi istediğimi (biri diğerine yol açsa bile) bilmiyordum.
Takva, Peygamberimizin gerçek yoludur; ashâb-ı kirâmın, evliyâullahın, sâdât ve meşayihimizin hali; âbit ve zahitlerin yol azığı; zakir ve şakirlerin göz nuru, gönül süruru; âhiret taliplerinin maksat ve arzusudur.
Sayfa 42 - Server YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
"Yol" ve "tarik" mânâsına gelen sırat kelimesi, aslında İngilizce street kelimesi ile benzeşir, her ikisi de Latincedeki "taşla döşenmiş yol" anlamına gelen strāta kelimesinden türemiştir. Şırat kelimesini ma- rife haline (es-sırät) getirerek 𝗯𝘂 𝗮̂𝘆𝗲𝘁, 𝗱𝗮𝗹𝗮𝗹𝗲𝘁𝗶𝗻 𝘀𝗮𝘆ı𝘀ı𝘇 𝘆𝗼𝗹𝗹𝗮𝗿ı 𝘆𝗲𝗿𝗶𝗻𝗲, 𝗵𝗶𝗱𝗮𝘆𝗲𝘁𝗶𝗻 𝘀𝗮𝗱𝗲𝗰𝗲 𝗯𝗶𝗿 𝘁𝗲𝗸 𝘆𝗼𝗹𝘂 𝗼𝗹𝗱𝘂𝗴̆𝘂𝗻𝘂 𝗶𝗺𝗮 𝗲𝗱𝗲𝗿. Aslında Kur'ân'da sırat kelimesi, çoğunlukla "dosdoğru yol" anlamında kullanılır ve asla çoğul haliyle geçmez. Klasik Arapça âlimlerinin çoğuna göre, sırat kelimesinin çoğul hali bile yoktur ve dolayısıyla hedefe giden tek bir yol olduğuna işaret eder. Bu durum, "yol" ve "tarik" anlamına gelen ve dolayısıyla sırat kelimesinin yakın eş anlamlısı olan sebil in tam aksidir. Zira sebil kelimesinin çoğul hali de mevcuttur.
İşte, ya Rab, burada zorlanıyorum ve kendi varlığımı da kavramakta zorlanıyorum. Kendi kendime zorluklarla dolu, ter dökülüp emek harcanan bir toprak hali ne geldim. Çünkü şu an üzerinde çalış­tığım konu göğün kuşaklarını araştırmaya benzemiyor, yıldızlar arasındaki mesafeyi ölçmüyoruz ya da dünyanın boşlukta nasıl dengede durduğunu da incelemiyoruz. Araştırma konum hatırlayan bir varlık olarak ben, zihin sahibi bir varlık olarak ben, kendimim. Aslında ben olmayan bir şeyin benden uzak olmasına şaşırmamam gerekir. Ama bana benden daha yakın bir şey olabilir mi? Gerçekten de bendeki hafızanın gücünü anlamıyorum, bu güç olmaksızın kendimle ilgili hiçbir şey söyleyemeyeceğim halde. Çünkü ne söyleyebilirim ki , unutmayı hatırlayabildiğimden bu kadar eminsem? Hatırladığım şey hafızamda değil mi diyeceğim yani? Ya da unutma, unutkan olmamam için hafı­zamdadır mı diyeceğim? Her ikisi de çok saçma. Üçüncü bir çıkar yol var mı?
Kudüs
Mü'minlere küs Müsün ey Kudüs Bu hüsran bizim Bu zavallı süs Kanımız aksa Ne gam ne tasa Bilmeyiz nasıl
Sayfa 67
"Beni kaybetme Bulan olur,seven olur, Seni bana, Beni sana unutturan olur!!!"
Reklam
Kabz hali belki bast haline göre daha sıkıntılıdır ama bast halinde kazanılamayan faydalar belki kabz halinde kazanılabilir. Nitekim demişler ki: "Bazan bir saatlik hüzün ile -hüzünsüz olarak- senelerce alınamayacak yol katedilebilir.
Bir iletişim şekli olarak Sessizlik.
Sessizlikte, bizi seven ve kabul eden birinin kollarında olduğumuzu düşünmek de; utanmak ve küçümsendiğimizi hissetmek de mümkündür. [...] Sessizlik, onu modern dünyada ne kadar az deneyimleyebildiğimizi düşününce, daha da fazla önem kazanır. Başkasının yanında sessiz kalabilmek genellikle tuhaf bir ne yapacağını bilememe hali yaratır ve genellikle ya bizde ya da ilişkimizde bir şeylerin ters gittiğinin işareti olarak alınır. Bu sebeplerden ötürü sessizlik; utanç ve yetersizlik duyguları ile ilişkilendirilir ve bu duyguların her ikisi de kaygıya yol açar.
Sayfa 95 - Psikoterapi Enstitüsü Eğitim YayınlarıKitabı okuyor
Ama dünyadan içinin burkulduğunu söyleyen de, dünyadan geçebilen de, dünya sözcükleriyle konuşmak mecburiyetinde şunun şurasında. Şimdi artık ne düşerse elem çeken kalemin nasibine.
Ben ki kırk yıldır tufanda dalga, illâ'da lâ, kerbelâ'da belâyım. Yani hiçbir şeyim. Sense her şeysin.
Reklam
Hatırlandığı gibi kalmak mümkün olmadığına göre bunun en kestirme yolu hatıralarda kalmaktır.
Yanan Ormanlarda Elli Gün
Derebeyler traktör aldılar köylüleri topraktan sürdüler.Toprak aslanın ağzında.Köylünün hali duman.Yazın. beyin bu toprak meselesini yazın. Şeyhler halkın bu sefaletine Allah yaptı diyor.Toprak derebeylerin hakkıdır diyor.Şeyhler,ölmüş bitmiş halktan vergileri topluyor.Yol parasını. veremeyecek kadar fakir köylü bile şeyhe hissesini veriyor.Halk aç kaldıkça şeyhe yaklaşıyor.Traktör ne kadar çoksa,o kadar sefalet,sefalet ne kadar çoksa,o kadar şeyh ve müridi.
Sayfa 27 - YkyKitabı okuyor
Çevresel kimyasallar, hücre-reseptör ilişkisini bozmakta etkili bir başka faktördür ve vücuda giren bazı kimyasallar vücuttaki doğal hormonlarla benzer yapıya sahip olabilir. Bu durumda dış kaynaklı maddeler, vücuttaki hormonların normal bağlanma bölgelerine bağlanarak taklit etme "mimikleme" olayına neden olur. Örneğin östrojen hormonumuzun iyi çalışmasını isteriz ama özellikle plastik ürünlerde bulunan östrojen benzeri yapılar (ksenobiyotikler) vücuttaki östrojen reseptörlerine bağlanabilir. Bu moleküler taklit, yani molekül yapısı olarak birbirine benzeme hâli, yabancı bir kimyasalın rahatlıkla östrojenin etki göstereceği hücre reseptörünü etkilemesine yol açabilir. Bu durum, neredeyse tüm hormonlar ve reseptörleri için olabilecek istenmeyen bir biyokimyasal reaksiyondur ancak henüz literatürde yeterince yaygın olarak yer almaz.
İşte herkesin esasında aradığı sevgi budur. Tamamlamak için arar durur. Hâlbuki aradığı kendisidir. Kendisinin artık insan-ı kâmil olabilmiş hâli. Yani en yüksek potansiyeli... Yol budur. Kimi geç kalır, kimi erken varır. O yolu da Allah'ın söylediklerini dinlemek, algılamak ve uygulamak güzelleştirir.
Sayfa 132Kitabı okudu
münafıkların hali de böyledir. Mü'minlerden iman ateşini yakmalarını isterler. Ama bu, onlara has bir vasıf olmaz. Derken geçici bir süre bu ateşten yararlanıp aydınlaırlar. Böylelikle canları muhafaza edilir, malları korunur. Dün yada bir çeşit emniyete kavuşurlar. Derken üzerlerine ölüm hücum edip nuru ve ondan elde ettikleri faydaları onlardan çekip alır. Birden her türlü gam, keder ve azabın içine düşüverirler. Kabir karanlığı, küfür karanlığı, münafıklık karanlığı. her çeşidiyle günahların yol açtığı karanlıkla başbaşa kalırlar. Bunlardan sonra bir de cehennem ateşinin karanlığı vardır ki orası ne kötü bir duraktır!
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.