İnsanların kayıtsız, suratsız, yorgun oluşlarına şaşıyordu. Nasıl da dünyalarına küsmüş, nasıl da birbirlerinden bu kadar uzak ve yabancı idiler! Üstelik hoparlörden monoton, gıcırtılı bir müzik de duyuluyordu. Bağırmaktan kısılmış, hırıltılı, hüzün veren, huzursuzluk veren bir müzik idi bu. Niçin durmadan bu bıktırıcı melodiyi çalıyorlardı? Niçin sesleri çın çın çınlayan spikerler konuşmuyordu? Niçin sonu gelmiyordu bu bıktırıcı havanın?
“Sûfiler "ilk hâtır"ın ehemmiyetine dikkat çekerler. Akla ilk düşen, gözün ilk gördüğü, kalbin ilk sezdiği, iç ve dış duyuların ilk hissettiği şey önemlidir ve ona itibar edilmelidir. Çünkü tabiî, müdahalesiz ve sansürsüzdür... Sonra akıl, zekâ, nefis, hesap kitap devreye girer ve işler değişir, dönüşür..." diye tanımlıyor ilk hâtrı
Bir Müslüman, oruç tutulması mekruh olmayan günlerde, istediği zaman nafile oruç tutabilir. Ramazan Bayramı’nın birinci, Kurban Bayramı’nın 1, 2, 3 ve 4. günleri oruç tutmak tahrîmen mekruhtur. Yalnız cuma veya yalnız cumartesi günü oruç tutmak ise tenzîhen mekruhtur. Nafile oruçlar sünnet, müstehâb, mendûb gibi kısımlara ayrılır:
Şevval ayında
Şimdi ise o kalabalık hiç ilgilendirmiyordu onu. İnsanların kayıtsız,suratsız,yorgun oluşlarına şaşıyordu. Nasıl da dünyalarına küsmüş, nasıl da birbirinden uzak ve yabancı idiler!