Hasankeyf ha! Vay be, insanoğlu kuş misali. Ne vadi ama. Benim de bir kez gitmişliğim vardır.
<<<<<Diyarlar vardı.
Hasankeyf’ten Peyruze. Hasankeyfli Peyruze’yi hem yazar hem Ömer anlatıyor. Ben okudukça pürdikkat kesiliyorum.
Hiç duymadığımız özellikleri bu diyarların, “Ömer diyor ki, on bin yıllık bir yapıdır Peyruze’nin evi. Rakamları, yılları, tarihi ve matematiği karıştırmadım; arkeologların araştırmaları söylüyor bunu. Onların hesaplamalarına göre ne milat, ne peygamberler, ne mitoloji, ne edebiyat, ne felsefe vardı Peyruze’nin evi oraya kurulduğunda... Sümer uygarlığı yoktu, Mısır ve Firavunlar, Musa ve Seti yoktu henüz... Ne Işığın Oğlu Ramses ne Bulutları Devşiren Zeus... Apollon Athena, Artemis, Ares ya da diğerleri yoktu. Denizlerin ve dağların efsanesi yazılmamıştı. Yazı yoktu, Sümer tabletleri icat olunmamıştı daha, Homeros yoktu, Troya’daki savaş meydanına akın etmemişti savaş tanrıları; Yunan uygarlığı ve Sokrates yoktu. Sofistler kalem bile almamışlardı ellerine...“>>>>>
Peyruze'ye selam olsun. Silah yok ama. Olmamalı. Uymaz bize di mi?