Ben insani açgözlülüğün doğuştan geldiğine ve genelgeçer bir gerçeklik olduğuna inanmıyorum. Malımıza mal eklememek bugüne kadar beni ve ailemi hiç rahatsız etmedi. Çevremde de benim gibi olan, davranan, yaşayan birçok insan var. Aksine toplum kuralları yüzünden satın almak zorunda olduğum şeyler, bunları satın almaya harcadığım zaman rahatsız etti. Makro konularda bireysel örnek vermek gereksiz biliyorum ama her insanın açgözlü olmayabileceğini, açgözlülüğün ekonomik yapının kültürleri şekillendirişiyle yani sonradan insanların gerçekliği haline geldiğini kendi çevremdeki istisnalardan görebiliyorum. Dediğiniz gibi şu an birden komünizm olsa tabi ki dünyanın çoğunluğu mutsuz olacaktır zira başka şekilde düşünebileceklerinden haberdar değiller. Toplumun komünizm bilincine ulaşabilmesi için yıllardır yaratılan çoğu "gerçek", toplumun bilincinde değiştirilmeli önce. "Kaynakların yeterli geleceği dünya ortamı" demişsiniz, bazı ülkelerde obezite oranları ve yüksek oranda et/yağlı gıda tüketimine bağlı kalp damar hastalıkları çok yüksekken bazı ülkelerde insanlar açlıktan ölüyor. Ben burada kaynak yetersizliği değil, dağıtım yetersizliği görüyorum. Dağıtım yetersizliğine ek olarak bitki üretim/tüketimiyle çok daha fazla insana yiyecek sağlanabilecekken; çok daha fazla kaynak tüketerek (hayvanların yemi için ayrılan devasa tarım arazileri, tarım yapmak için kullanılabilecek büyük hayvan çiftlikleri/fabrikaları, et endüstrisinde kullanılan aşırı su miktarı) et üretiminin yapıldığı et endüstrisinin varlığı da sürdürülebilir olmaması yanında yanlış kaynak kullanımı. Bana göre dünyada kaynak yetersizliği değil, yanlış dağıtım ve yanlış kaynak kullanımı sorunu mevcut. Aynı zamanda az önce de bahsettiğim gereksiz üretimler yerine insanların gerçek ihtiyaçları için üretim yolları aramak da hem kaynak israfının önüne geçecek hem de kaynak üretecektir. Tembellikten bahsetmişsiniz, gördüğünüz üzere, daha sürdürülebilir kaynaklar nasıl üretilir, diğer hayvanlara zarar vermeden tüm insanlar nasıl doyurulur, kaynak dağılımı nasıl daha düzgün sağlanır, vb gibi araştırmamız gereken milyonlarca konu, yapmamız gereken milyonlarca iş var. İnsanların malına mal eklemekle değil, diğer canlılara katkı sağlamakla (bilimi bu yönde geliştirmekle) mutlu olacağı bir kültürün kurulmasına ihtiyaç var. Ve bu kültür kapitalist bir ekonomide kurulması mümkün bir kültür değil. İşte bu noktada karamsarlığa kapılıyorum zira eğitim kapitalizmin elindeyken ve iş yaşamı insanların tüm zamanını sömürürken böyle bir kültür nasıl yaratılabilir bilmiyorum.
Açıkçası yazarın amacı asla umutsuzluk yaratmak değil ama kitap boyu üst sınıfların yarattığı tahribatı ve ellerindeki gücü gördükçe ben de karamsarlaştığım için "ütopya" yorumunuza artık cevap veremiyorum.