Anlayışınız için teşekkür ederim.
Anladım, şimdi anladım.Ama malum hepimiz Ataerkil bir toplumda yetişen insanlarız ve ben çevremde "Beyim kızardı, o izin vermedi kapı komşuma bile gitmedim" diye övünen insanlarla karşılaştım. Tabi ki bunun farklı versiyonunu "Facebooka falan girmem, eşim izin vermez", "Aaaah! watssap falan kullananmam arkadaşım, eşim hiç hoşlanmaz" şeklinde eğitimli(!) insanlardan da duydum ve her ne kadar geleneklerine bağlı kalmaya çalışan bir yapım varsa da feminist tarafım bu konularda alarma geçer :) Açıkçası kimseyi rencide etmek istemem ama buna kızar ve anlamakta zorluk çekerim. Bahsi geçen eşler iş ortamlarında da, sosyal ortamlarda da, sanal ortamlarda da bayanlarla hoş sohbet şekilde sohbet ederken eşlerine kısıtlamalar koyuyorsa ben bunda erkeğin art niyetini değil kadının işgüzarlığını, pısırıklığını ve özel olmayı yanlış anladıklarını anlarım. Zira haklar verilmez, korunur, saklanır, gerekirse alınır. Ben eş kelimesinden ziyade kocam diye bahsetmeyi sevsem de "EŞ" kelimesini "eşitlik, eşlik etmek" manasında çok severim ve hep şunu savunurum.
-Sen benim eşimsin ya, ben de senin eşinim ve birgün eş olmamayı tercih edebilirim, bu benim hakkımdır, diyebilmeli kadınlar.
Toplumumuzda yaşadığımız ve en çok kadınları heba eden her tür istismarın, zulmün ve hatta geri kalmışlığın merkezde var olan bu basit düşünceyle başladığına ve sudaki dalgalar misali eğitimsiz kesimde şiddetle artması ve şiddetin de aynı paralellikte artmasına sebep bu bence.
Kusura bakmayın kabarmış feminist damarlarımla yazdım da yazdım. Ama inanın açıklamanız içime su serpti. Çünkü ilk etapta yazınızı okuduğumda, bir kitap platformunda ( bu kadar farklı bir grupta) bile bu fikirler varsa vay halimizeeeeee, diye ağıt yakmaya başlamıştım.
Çok üzülüyorum çünkü kendini bile isteye ezdiren kadınların, hepimizin geleceğini nasıl kafeslere kapattıklarını umursamamalarına :(
Fakat son noktada sevgiler ve en önemlisi saygılar sunarım.