Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yorum

zeyneb isimli okurun asıl gönderisini gör
Emin K. okurunun profil resmi
Bu konu zaman zaman tartışılıyor, hatta verdiğiniz örnekte olduğu gibi kimi sisteme inanmadığı ya da okulu beğenmediği için kendi yöntemini devreye sokuyor. Tabi bu kendi yöntemini oluşturup alternatif bir yol tutanların sayısı fazla değil. Fikir olarak bakarsak da insana ilginç geliyor ve en çok da bu alternatif yol tutanların vardığı sonucu merak ediyor insan. Bu konuyu işleyen bir film vardı 3 sene önce çıkmıştı. Kitapla ne kadar bağlantılıdır yani esinleme vs. var mıdır bilgim yok ancak içerik ve detaylarda benzeşmeler var. Film; Captain Fantastic (2016). O filmde de çocuklar ilk kez video oyunuyla karşılaştıklarında benzer tepkiyi veriyorlardı ve ormanda yaşam, avlanma vs. vardı. Ancak filmde benim düşüncem, sonunda bağlandığı yer itibariyle bir bocalayış, kararsızlık vardı. Tam olarak ne yapacağını bilememe ve biraz da sistemle uzlaşı... Bu kitabın son itibariyle geldiği nokta, vardığı sonuç da benzer midir bilmiyorum :) Zeyneb Hocam, bir öğretmen olarak bunlar tam da sizin alanınız, konu bu yüzden çok daha ilgi çekicidir sizin açınızdan, tahmin edebiliyorum. Umarım böyle kayıtsız kalamayacağınız, yazıyla aranızda mesafe oluşmasını engelleyecek tarzda etkileneceğiniz kitaplara daha fazla denk gelirsiniz de bizler de incelemesini okuruz :)
zeyneb okurunun profil resmi
Evet belki bende bu kadar heyecan uyandırmalarının sebebi, örneğine az rastlanır bir cesaret örneği göstermeleridir ki Captain Fantastic'i de aynı heyecana kapılmıştım. Iki yıl önceki ilk izlemede beni baya etkilemişti film. Bütün yerine parçalara daha çok odaklandığım için sanırım. Sonraki izlemelerimde çıkarsamalarım çok daha farklıydı. Filmde kendi tezini kendi imha eden bir durum söz konusu. En başta filmdeki özgürlük algısı bir kere yanlış, fıtrata ters bir zemine oturtulmuştu. (Babanın mahremiyet anlayışına bakarsak) Yine filmdeki yüceltilen karakter olarak karşımıza çıkan baba modelini incelediğimizde; orada sistemi eleştiren, özgürlüğü savunan, çocuklarını özgür bir anlayışla yetiştirdiğini iddia eden ama ilk karşı çıkışta da despot bir şekilde, "ben ne diyorsam o!" kafasına bürünen bir baba görüyoruz. Ilk çelişki ve bocalayış burada başlayarak filmi oluşturan dinamikleri teker teker yıkmaya başlıyor zaten. Yine düşünürsek, filmde aile toplumdan izole bir hayat yaşıyordu. Insan sosyal bir varlıkken böylesine asosyal bir yolu tercih etmek de fıtrata ters bir durumdur aslında. Şimdi düşündüğümde belki annenin psikolojik olarak problemler yaşamasının sebeplerinden biri de buydu diye düşünüyorum. (Geçtiğimiz haftalarda film Trt2' de yayınlandığında Alin Taşçıyan ve Mehmet Açar filmin, film önü ve film sonu eleştirisini yapmıştı. Onların bakış açıları da bende ayrı ufuklar açmıştır. Müsait olursan youtube dan mutlaka bir göz atmanı isterim.) Kitaba dönecek olursak burada ne yaptığını bilen bir anne baba modeli görüyoruz. Gelecek hakkında endişeli ama çocukların tercihlerine müdahale etmede sınırlarını bilen anne baba var. Ben Hewitt bunu birkaç yerde belirtiyor zaten. Tam hatırlayamıyorum ama şöyle bir cümle vardı kitapta. "Ebeveyn olmak ister istemez çocuklarınız gelecekleriyle ilgili endişelenmenize ve onlar ile ilgili planlar kurmaya itiyor sizi. Ama ne zaman böyle bir sıkıntıya kapılsam onların Penny ve benim gibi kendi yollarını seçme özgürlükleri olduğunu ve bu kararı onların vermesi gerektiğine inanıp kendimi sakinleştiriyorum." Bu gerçekten fazlaca olgun bir bakıştı benim için. Yine filme zıt olarak bir kasabada yaşıyor aile. Komşuları var. Çocukların arkadaşları var. Yani sosyal bir ortam söz konusu. Kısıtlı da olsa çocuklar kendi ihtiyaçlarını kendileri alıyorlar. Kıyafetlerini 2. El mağazalardan kendileri seçiyorlar mesela. Burada şuna vurgu yapıyor yazar; eğer okula gitselerdi daha çok küçük yaşlarda kendilerini sürekli güzel ve yakışıklı, şık, uyumlu olma, kendilerini başkalarına kabul ettirme ihtiyacı hissedeceklerdi. Ama bu hiç umurlarında bile değil. Tamamen olduğu gibi görünüyorlar. Dış görünüş hayatlarında onemli bir yer kaplamıyor, diye belirtiyor. Buraya kadar iyi hoş. Bundan sonrasını bizim gibi yazar da oldukça merak ediyor. Umarım her şey gönüllerince devam eder ve biz de bu hikâyenin devamını okuma şansına erişiriz. Görüşlerini belirttiğin, dileklerin için ayrıca teşekkür ederim:)
Emin K. okurunun profil resmi
Captain Fantastic çıktığında, o dönem dikkat çekici filmlerden biri olarak gösteriliyordu. İyi bir puanı vardı, sağda solda da tavsiye olarak adı çıkıyordu. Ben de bir heves izlediğimde burada ters, oturmayan bir şeyler var demiştim, en sonundaki o bocalayış ve itiraz ettiğiyle barışma durumunu da görünce; "Tamam fikir olarak ilgi çekici ve çok farklı sonuçlara açık ama işlenişi olmamış" demiştim. Şimdi sen filmin detaylarını tekrardan hatırlatınca da "doğru, öyle" diyorum :) Babanın sert, baskın ve kuralları sorgusuz işleten yanı vardı ve çocukların da izole edildikleri dış dünyaya ilk açılmalarında bocalayıp çuvalladıkları durum söz konusuydu. Bu kurulan denklemi; acaba ne kadar doğru ve işlevsel diye bir kere daha sorgulatıyor. Açıkçası kitap da bu şekilde çok açık veriyor mu diye merak etmiştim. Ancak sen aradaki farkı netleştirdin. Kitapla filmi belirgin çizgilerle ayırdığın için teşekkürler, bu tam da aradığım cevap oldu :) Bu arada bahsettiğin programı da mümkün olduğunca takip etmeye çalışırım, bu tarz programlar epey keyifli ve zihin açıcı oluyorlar çünkü.
zeyneb okurunun profil resmi
Ben teşekkür ederim:)
Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekmektedir.