Ben de ilk Saramago okumamı Görmek’le yapmaya kalkmıştım. Kitabı duvara fırlatasım geldi. Herhalde aptalım ben, anlamıyorum, herkes anlamış, ben anlamıyorum diyordum. Sonra Körlük’ü okudum. Yazarın noktamala yöntemini de artık bilerek. Körlük o kadar güzel aktı ki. Şimdi Görmek’i tekrar okumaya başladım ve sanki mucize oldu, mest oluyorum okurken. Saramago tipi yazım şekline zihin bir alıştı mı, adam ne yazmışsa okumak isteyeceksiniz. Orijinali Portekizce olan bu metinlerde iş biraz daha kolay ama, söylemek lazım. Çünkü o uzuuuuuun cümlelerin Portekizce orijinallerinde, fiil, yani cümlenin hükmü cümlenin başında veriliyor, devamı açıklayıcı parçalar. Türkçe’de ise upuzun bir meramın hükmünü en sonda okuyoruz fiili sona koyduğumuz için. Ama yine de biz dilimizi biliyoruz sonuçta. Bu farklı kalem alışma süreci istese de mükafatı büyük. Çok sıkıldıysanız bırakın, canınız çektiğinde karar vererek elinize alın ve araya başka kitap sokmadan, acele etmeden okuyun. 324 sayfanın 3.5 saatte okunabileceğine, hızlı okumayla son sayfaya kadar gelinse bile anlaşılabileceğine açıkçası ihtimal vermiyorum. İnsan beyninin “okuma” kapasitesinin abartı uzağında bir süre bu. Ben tadını çıkara çıkara, tek bir kelimenin bile hakkını vermeme ihtimalini yok ederek okuyorum, dehb sorunum olmasına rağmen kopuş yaşamıyorum. Baştaysa tam tersiydi :)