Harry: Ona sizin adınızı verdiğimde neler hissettiğinizi hiç sormadım, değil mi?
Dumbledore: Doğrusunu istersen, Harry, zavallı çocuğa çok ağır bir yük yüklemek gibi gelmişti.
Bugün yolda yürürken sendeledim. Bir elim sürekli göğsümde, tetikte bekliyordu. Sanki her an duracak olursa kendisine masaj yapmak için. Normalde de öyleyimdir ama bugün biraz daha fazlaydı. Bugün içime ağır gelen bir şeyler vardı. Mesela sen. Mesela seninle tanıştığım insanlar ve mekanlar.
Fatma’yı gördüm bugün. Aklıma hemen sen geldin. Acaba o
Ey Rabb-i Rahîm'im ve ey Hâlık-ı Kerîm'im!
Benim sû-i ihtiyarımla ömrüm ve gençliğim zayi olup gitti. Ve o ömür ve gençliğin meyvelerinden elimde kalan, elem verici günahlar, zillet verici elemler, dalalet verici vesveseler kalmıştır. Ve bu ağır yük ve hastalıklı kalp ve hacaletli yüzümle kabre yakınlaşıyorum. Bilmüşahede göre göre gayet süratle, sağa ve sola inhiraf etmeyerek ihtiyarsız bir tarzda, vefat eden ahbap ve akran ve akaribim gibi kabir kapısına yanaşıyorum. O kabir, bu dâr-ı fâniden firak-ı ebedî ile ebedü'l-âbâd yolunda kurulmuş, açılmış evvelki menzil ve birinci kapıdır. Ve bu bağlandığım ve meftun olduğum şu dâr-ı dünyayı, kat'î bir yakîn ile anladım ki hēliktir gider ve fânidir ölür. Ve bilmüşahede içindeki mevcudat dahi birbiri arkasından kafile kafile göçüp gider, kaybolur. Hususan benim gibi nefs-i emmareyi taşıyanlara şu dünya çok gaddardır, mekkârdır. Bir lezzet verse bin elem takar, çektirir. Bir üzüm yedirse yüz tokat vurur.
(Mesnevî-i Nuriye 169.sh - Risale-i Nur)
Şöyle bir cümle okudum; "Mücadele ediyorum, çırpınıyorum, deniyorum ama böyle kelebeğin ayağına taş bağlamış uç demişler gibiyim. Kanat var ama yük çok ağır."
“Sanırım hiçbir şeyin öyle pek tamamlanmadığı
Bir çağda yaşıyordum. Ve bütün eksik kalmaların
Sessiz ve ünü olmayan bir tanığıydım ben
Ben, diyorum, demek oluyor ki bir anlamım vardı benim de
Düşünen bir şey olarak ve düşündüren
Ama korkarak söylüyorum, çok ağır bir yük gibi taşıyordum bunu da”
Üzerime aldığım yük çok ağır. Onu serbest bırakmak için çalışıyorum; aynı zamanda kendi serbestliğimi kazanmak için de. Ama ben bir Breuer değilim: Ben kendi acımı kavrıyor ve seve seve kabul ediyorum. Ve Lou Salome de bir sakat değil. Ancak ben, hem sevilen hem nefret edilen biri nasıl sıkıntı verir bilirim!
Savrulup duruyorsun.
Önemsiz, istenmeyen.
Belki kapı arkalarında beklenmeyen.
Önemli odalara alınmayan,
Önemli paraların sahibi olmayan,
önemli makamların da şahsında
kalan, güzel yerlere sokulmayan,
kıyıda köşede bekletilen önemsiz
biri diye görüyorsun kendini.
Korkulu sınavlardan geçiyorsun,
sırada bekletiliyorsun, şefkâtsiz
görüyorsun dünyayı,