Hatırlayın, sözlerinizdeki duygu yükü ne kadar fazla olursa, acınız da o kadar derin olur. Öfkeli kelimelerin altında genellikle bir acı vardır. Acı sizi öldürmeyecektir. Öfke ise gerçekten öldürebilir.
Bana yeniden yaşamam, insanların arasına karışmam gerektiği söyleniyor!... Peki ama, kırık dal nasıl meyve taşıyabilir? Rüzgarların kopardığı ve tozların içinde sürüklediği yaprak nasıl yeniden yeşerebilir? Peki, bu genç yaşta bunca keder niye? Ne bileyim! Böyle yaşamak belki de kaderimde vardı... Yükü taşımadan bezmek, koşmadan nefes nefese kalmak...
Reklam
Bulunduğumuz noktada artık ne yol vardı ne de ışık, yalnızca birbirimize ilettiğimiz, ama yine de hiçbirimizin pek fazla güvenmediği bir dizi dikkatli olma uyarısı geçmişti onların yerine. Bu gibi durumlarda insanların birbirini yatıştırmak için kullandığı sözcükler havada kalır. Yankının sesi geri gelmez, Toplum dışına çıkmışsınızdır artık. Korku insana evet de demez hayır da. O, yani korku, her şeyi alır, her aklınızdan geçeni, her ağzınızdan çıkanı. Böyle durumlarda karanlıkta gözlerini fal taşı gibi açmak bile fayda etmez. Gerçi, zaten görüp göreceğiniz de dehşetten ibarettir ya, daha ötesi yok. Gece her şeyi ele geçirmiştir, hatta bakışları bile. İçinizi boşaltmıştır o. Yine de el ele tutuşmak gerek, yoksa düşersiniz. Gündüzün insanları sizi artık anlayamazlar. O korku tümüyle sizi onlardan ayırmıştır ve bunun yükü altında ezilirsiniz, ta ki her şey şu ya da bu biçimde bitinceye dek, işte ancak ondan sonra o genelgeçer adilerin yanına geri dönme hakkınız doğar, yaşamda ya da ölümde.
İç dünyası zengin bir insan, kendi köşesine çekilecek ve hatta, büyük bir kafaysa eğer, yalnızlığı seçecektir. Çünkü bir kimse kendinde ne çok şeye sahipse, dışarıdan o denli az şeye gereksinir ve ötekiler de o denli az onun olabilirler. Bu yüzden, zihnin kendinde olağanüstülüğü, toplumdan uzak durmasına yol açar. Toplumun niceliğinin yerini nitelik alırsa, o zaman büyük dünyanın içinde yaşamak için çaba göstermeye bile değer: Ama ne yazık ki yüz delinin arasından henüz bir akıllı bile çıkmıyor. Herkesin kendine döndüğü yalnızlıkta, bir kimsenin kendinde neye sahip olduğu ortaya çıkar: İşte aptal adam, kendi zavallı bireyselliğinin sırtından atamayacağı yükü altında inim inim inliyor; öte yanda yüksek yetenekli kişi, en ıssız ortamı bile kendi düşünceleriyle şenliklendiriyor ve canlandırıyor.
Eğer öncelikleri ne uyumlu bir şekilde yaşamak istiyorsan düşünce biçimini değiştirmen, geçmişin yükü veya gelecek kaygısı olmadan yeni ilişkilere kucak açman gerekir.
Bilmek istediğin şeyi bilmeye hazır olup olmadığından emin misin? Öğreneceğin şeyle ne yapacağından emin değilsen, bu yükü taşımaya neden talip oluyorsun? Cehalet mutluluk getirmez... Ama bazı şeyleri bilmemeyi tercih etmek mutluluktur.
Sayfa 37 - Destek YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.