Yükümüz ağır sen kolaylaştır Allah'ım..
Biz bilmiyoruz sen bize öğret Allah'ım..
Biz unutkanız sen bize hatırlat Allah'ım..
Biz noksanız sen bizi tamamla Allah'ım..
" Kullarım eğer isteseydiniz verirdim " dediğin ne kadar Rahmet, hazinene ait nimetler var ise sen bize lutfet Allah'ım..
" Kullarım eğer sığınsaydınız korurdum " dediğin ne kadar şer var ise sen bizi muhafaza eyle Allah'ım.. amin..
"Derin bi' nefes alır gibi batıyoruz yükümüz ağır...
Yeni bi' söz söylemek için ölmek mi gerekir!
Hadi bi' cesaret sen de taşın altına koy elini:
İnadına, inadına sevişmeli bağır çağır!"
Zeynep Casalini - Duvar
Nietzsche'nin dediği gibi, "Kendine en ağır yükü aradın: bulduğun, kendindi... Kendini sırtından atamadın!" Evet, derdimiz ve dermanımız, varımız yoğumuz kendimizde saklı.
Kendimizle olan savaşımız en büyük yükümüz. Ancak, eğer kendimize karşı "el iyisi" isek? Yani başkalarına gösterdiğimiz kadar nezaketi ve hoşgörüyü
Müslümanlar olarak içinde yaşadığımız rejim belimizi ikiye büküyor. Yarım asırdır sırtımızda çirkin bir kambur taşıyoruz. Yükümüz ağır, sorumluluk duygumuz ise zayıf. Kamburun farkında olmayanlar milyonlarca. Yardımlaşma hissimiz güdükleşmiş. İslâm dünyasının her tarafında Müslümanlar mı katlediliyor, yoksa Mecusiler mi umurumuzda değil. Gafletin kuyusu içinde ilmimizin, ehliyetimizin, memuriyetimizin vasfına bakmadan üzerimize vazife olmayan mevzuların tartışmasına dalmışız.