434 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
-Güneş de sanıyor ki bir tek o yanıyor.-
"Aşk, bir bedende iki kişi." “Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi Şapkandan bir kumru havalansın Bana öyle büyük ki bu kalp, Gelsin yüreğime yuvalansın” Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Düşünmek Yaşamın Pasını Silmektir
Düşünmek Yaşamın Pasını SilmektirTahsin Özmen · Karina Yayınevi · 2018501 okunma
Yaşamı ölümden ayıran tek bir kalp atışıdır.
Sayfa 116 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Senin yabani ot dediklerin, kendilerinin öyle olduklarını bilmiyorlar; sen onları yargılayıp mahkûm ediyorsun ama onlar kendilerini çiçek ve ot olarak bütün ötekiler gibi güzel ve önemli sanıyorlar...
Göçmen kuşlar da aynı biçimde davranıyor olmalılar; hiçbir dalgınlığa kapılmadan binlerce kilometre yol giderler, sonra bir önceki yıl yumurtalarının açıldığı yere geldiklerinde çevreyi kontrol etmeye başlarlar: Beyaz çiçekli atkestanesi ağacı burada mı? Ya şu yeşil araba? Ya çimenlere örtüsündeki ekmek kırıntılarını serpen sevimli kadın? Her şeyi inceden inceye incelerler çünkü Afrika çöllerinde geçirdikleri aylar boyunca o kadın ve o araba zihinlerinde yer etmiştir. lyi ama dünya sevimli kadınlar ve yeşil arabalarla doludur; Peki o halde belirleyici unsur hangisidir? Bir görüntü değil bir korku, yuvanın çevresini saran havada yayılan kokuların bir araya gelmesidir: Bir an için leylak ile ıhlamurun kokusu birbirlerine karışmışsa işte yuva orasıdır, dönülecek doğru yerdir.
Sayfa 13 - can yayınları
Geçmiş değiştirilemez ve gelecek hakkımız değildir. Gerçekten var olan sadece şimdidir. Sadece ânın önemi vardır.
Aslında benimki yarım yaşanmış bir hayattır.
Sayfa 126 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Ön yargı düşüncenin en büyük hastalığıdır..."
Ansızın, sabahlardan bir sabah gözlerimi açıyordum ve huzurun bezginliğiyle yükleniyordum; bu düz ve sorumlu hayat bana ait değildi, eylemlerin el ele tutuşup dönen çocuklar gibi kaygısızca birbirlerini izlediği sağduyu benim dünyama ait değildi.
İyi olmak neye yarıyordu? Bir kukla hayatı yaşamaya, patates çuvalı gibi var olmaya, daha yüce iradelerin uyuşuk kurbanları olmaya
Şiir şöyle başlayacaktı: Hasretini, yokluğunu, sensizliği bir ateş yanığı gibi öyle acıyla duydum ki yüreğimin etinde, gitgide çoğalarak gitgide derinden işleyerek öyle dayanılmaz oldu ki bu seni boğabilirdim senden kurtulmak için çünkü seni o kadar seviyorum. Böyle başlayan şiire şunları yazmak, sana anlatmak istiyordum: Bu 1943 yılında ömrümün öyle bir anı oldu ki, seni görmemekten, senden uzak olmaktan, senin sesini işitememekten, velhasıl sensizlikten, öyle bir acı duydum ve buna şimdi hatırlamasına bile tenezzül etmediğim bazı şeyler katıldı ki bir insanın tahammül edemeyeceği bir azaba düştüm. Beni sonuna kadar iyi dinle ve anlamaya çalış sevgilim. Senin bana herhangi bir mektubunda bilmem hangi meseleden “Beni affet” filan demekliğinde değil. Günüm ve saatım oldu “PİRAYE” diye avaz avaz bağırmamak için dudaklarımı kanattım ve hapishanenin en insansız yerlerine kaçtım. Geceleri ancak iki saat uyuyabiliyordum. Seni on dakika sonra görmezsem ölmek daha iyi diye düşündüm. Hasılı az daha oynatıyordum –maalesef yahut çok şükür ki- hâlâ aynı haldeyim, fakat bir fark var ki onu en sonra yazacağım. Ha, ne diyordum, az kalsın oynatacaktım. İşte o zaman yaşamak ve deli olmamak, delilikten sakınmak insiyakı harekete geçti –ben farkında bile olmadan- ve beni bu müthiş acıdan kurtarmak..
Reklam
-Neden bütün aşıklar denize bakmayı sever, biliyor musun? Çünkü aşklarının ufuk gibi sonsuz olduğunu düşünürler.
Sayfa 85 - Can YayınlarıKitabı okudu
Yapmaya değecek tek yolculuk, içimize yapacağımız yolculuktur...
Gezegenler arasındaki mesafenin tek sorumlusu değişik yerçekimi yasalarıydı; önümde uzanan ufuk farklıydı; bana daima Küçük Prens'i okuyan sen de bunu biliyordun: Her asteroitin kendine özel bir yurttaşı vardı. Senin baobap ağacını göz önünde bulundurmamana şaşırıyordum: Ceviz aynen baobap ağacı gibiydi. Sonra bana almak istediğin gül, asla onun yerini tutamadı. Gül, insanın gözlerine, koku alma duyusuna hitap eder ama sonunda kesilir, bir vazoya girer ve en sonunda çöpe atılır gider. Oysa sevdiğimiz bir ağaç köklerini yüreğimizin çevresine salar, öldüğü zaman bu kökler kuruyup dökülürken anı olarak minik ama kalıcı izler bırakır.
Sayfa 10 - can yayınları
Yolculuğa çıkmak için bir şeyi özlemiş olmak gerektiğini anlamıyorlar .
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.