Bütün hayatı küçücük bir odadan ibaret olan Kenan, kendi dünyasında kitaplara sığınır. Buhranlı dünyasından ancak kitapları çıkarabilir
onu. Hikayesinde bir kitap eşlik ediyordu ona, Râzâbad’a Yolculuk. Hiçbir yere ait olmadığını düşünen Kenan kitabı anlamaya, çözmeye çalışır. Kitabı çözmeye çalışırken kendi hikayesini görmeye, anlamlar çıkarmaya başlar. Hasret ile Vuslat, karanlık ve aydınlık, ölüm ile yaşam, geçmiş ve gelecek, zalim ile mazlum, Zahir ile Batın arasındaki zıtlıkları çözmeye başlar.
Yalnız ve yorgun olan Kenan, zaman zaman eşinin hayalini düşler hülyalara dalar. Buhravi bir yalnızlığa, üzüntüye sürükler kendini. Karanlık içinde yürürsen karanlık da senin için de yürür. Bu karanlıktan çıkması, ait olduğu yeri bulması gerekiyordu. Kitap da şöyle diyordu; insan ait olduğu yeri bulana dek gurbettedir. Kenan da gurbetteydi.
Öyleyse yürümek gerek; hiç değilse durdukça ağırlaşan yükü, adımlara bölüştürmek gerek..
Yola çıkan kimselere evvela yolun kendisi yol gösterir. Râzabâd’a Yolculuk kitabı da her hikayesinde Kenan’a yolunu hatırlatır. Kendi varlığını görür her bir hikayede..