Dönemin modern ve okumuş karakteri Max Werner, Fikirleri olan Fenya’ya ön yargı ile yaklaşırken sanırım bir süre sonra bu biraz daha olağanlaşıyor, Max kadınların düşünebilen yaratıklar olduğunu biraz olsun kabulleniyor. Aynı zamanda günümüzde bile hala bahsi geçen mahalle baskısı kavramı ve kadın erkeğin arada aşk olmadan yaşadığı dostluk gibi konulara değinen Lou Andreas-Salomé ustalıkla ele aldığı bu konuların hala bir sorun olduğunu görse kitabı 21. Yüzyıla uyarlayıp yine basardı, insanlara - asla yaşadıklarından ve yaşattıklarından bir ders çıkaramayan insanlara-okuyarak, yazarak öğretmeye çalışan yazarlar var oldukça insanlıkta hep bir ümit vardır. Yazarın kendisininde insan ve yazar kişiliğinden önce kadın kişiliği ile ele alınan bir biyografisinin olması - genelde Nietzsche’nin evlenme teklifi ile anılması - sanırım o zamanlardan bu zamanlara insanlığın gelişemeyişinin güzel bir örneği. Zaman ne olursa olsun gerek kadının olduğu ve geldiği noktayı gözlemlemek, gerek okumak ve içselleştirmek için güzel bir roman.