Birinin fiziksel olarak tehlikede olduğu sahnelerde, öğrencilerin her zaman saldırganın yanında olduğunu keşfettiğimizde çok şaşırmıştık. Çünkü ne kendilerinde ne de başkalarında herhangi bir zayıflık işaretine karşı tahammülleri yoktu. Olası kurbanları yalnızca küçümsüyorlardı, flört şiddeti hakkındaki bir metin sırasında “Öldür o kahrolasını, bunu hak ediyor." diye bağırıyorlardı.
Sayfa 339 - Nobel Akademik YayıncılıkKitabı okudu
Binlerce geyik ya da binlerce kuşun beraberliği Aşk, o benim en güzel hayvanımdır En yeşil ormanların en yeşil mantığında Duyulmaz, öpülmez balığında deniz altlarının Ya da bir akşamüstü lokantası gibi Çöküp de köylülerin yorgun argın Aşk Çok belli bir dudakta iki kişi olmanın. Çok gördüm bir kadındır atlanıp gözlerinden Göz, o benim en
Reklam
İnsan her önüne çıkanı bir hata diye atacak olursa, doğruya ne zaman rastlayacak ?
Benim bu deli gönlüm, dedim; Ne zaman akıllanacak? Biraz daha kulağı burkulunca, dedi.
Sayfa 208
Hermann Hesse'nin şu hüzün dolu sözlerini hatırlayalım: Şair olundu mu bir kez, bir daha dönülemez! Ne doğru bir söz!
"Peki o zaman, bu kadar nefreti nerenizde saklıyorsunuz? Yani bütün bu nefretle ne yapacaksınız? Çünkü bildiğim kadarıyla nefret öldürmeye yarar."
Sayfa 158
Reklam
Ne çok zaman geçmiş ne çok zaman yitirilmişti, ama tek bir düşünceyle ve tek bir saniyede en başa dönüle­biliyordu.
"'Ama bir yüksek yosmanın aşkını gerçekten kazanmak başka türlü zor bir yengidir. Onlarda, beden ruhu yıpratmış, duyular yüreği yakıp kavurmuş, aşırı haz duyguları kabuklandırmıştır. Kendilerine söylenen sözcükleri çoktandır bilir, başvurulan yolları tanırlar, uyandırdıkları aşkı bile satmışlardır. Tutkun olduklarından değil, meslek
SONE 77
“Güzellik nasıl eskir sana gösterir aynan; Saatin “Bunca güzel dakikana kıydın der. İzler getirir her boş yaprak senin aklından; Şu sözleri öğretir işte sana bu defter: Açık seçik çizgiler göreceksin bak aynana: Onlar aklına açık gömütler getirecek. Güneş saatindeki gölgeler söyler sana: Hırsızlama yürüyor zaman sonsuzluğa dek. Bak senin belleğinde kalmayacak ne varsa Yaz şu boş sayfalara yaz da gör: ne bakımlı Olur düşüncelerin çocuk gibi doğarsa Bıraktıkları izler orada kalır saklı. Bak da saatle ayna zenginleştirsin seni Düşünceler kazançla doldursun defterini.”
Bugün, Irak'ı, Suriye'yi, Lübnan'ı, Ürdün'ü, Libya'yı, Cezayir'i, Sudan'ı ve Arabistan'ı aynı ülkede bir araya getirmek yalnızca hayal gibi görünüyor. Ama o yıllarda, ne Irak, ne Suriye, ne Lübnan, ne Ürdün, ne Libya, ne Cezayir, ne Sudan, ne de Arabistan vardı. Haritalarda bu adlara rastlandığında, coğrafi yerlere ya da yönetim bölgelerine, kimi zaman da yok olup gitmiş bir imparatorluğun eyaletlerine işaret ediyorlardı sadece; aralarından hiçbiri asla ayrı bir devlet oluşturmamıştı. Böylesi bir tarihsel süreklilik sergileyebilen Arap ülklerine ender rastlanıyordu: Fas, ama o artık Fransız koruması altındaydı; Mısır, ama İngiliz himayesindeydi; Yemen, ama eskil monarşisi onu dünyadan uzak tutuyordu.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.