“Hayat da böyledir, Mefharet, hayat da böyledir. Çaresizlik ve tehlike anları vardır ki, o zaman çırpınmaya ve haykırmaya gelmez. Batar insan ve boğulur. Marifet o anları geçirmektir. Sonrası gittikçe kolaylaşır. Kadere teslim olmak lâzımdır o anlarda. Menfi, miskin, âciz bir tevekkül değildir bu. Anlıyor musun? İsyanın tekniğidir Yani sabırdır. Müspet, enerjik, hedefli, iyimser bir sabır.”
Dedim ki kendisine
Bazı şeylerde yaptığın şeylerden çabuk sıkılıveriyorsun sabır ve tahammül göstermiyorsun dedim bir zaman
Fakat dedim ki kedilere sürekli mama pişirip yedirmekten vazgeçmiyorsun .Demekki demiştim bıkmadan usanmadan sabırlı olduğun noktalar var imiş şöyle bakıyorum da
Oda bana dedi ki :
İnsan sevdiğinden bıkarmı? Kedileri seviyorum sabrım da o yüzden demişti...
Sabretmek öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir. Ne yöne gidersen git, -doğu, batı, kuzey ya da güney- çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır. Şems-i Tebrizî
Anlayışınu, sürekli arttırıyorum.Ben, öğrenme yeteneğine sahibim. İçimdeki "Tann vergisi bilgeliğe" ulaşmak için, fark edebilme yeteneğimi, her gün biraz daha geliştiririm. Hayatta olduğum için mutluyum ve bana ula
şan iyilikler için şükrediyorum. Benim için yaşam, bir öğrenimdir. Her gün bir çocuk gibi, yeni anlayışlar, yeni insanlar, yeni görüşler keşfetmek için, kalbimi ve zihnimi açarım. Çevremde ye içimde neler olup bittiğini anlamanın yeni yollarını
ararım. İnsan aklı, her zaman, ilk anda anlayamayabilir. Gerektiği gibi anlamak, pek çok sabır ve sevgi ister. Yeni zihinsel yeteneklerim. Dünya Gezegenindeki inanılmaz hayat okulunda olup biten değişiklikler karşısında, kendimi daİıa rahat hissetmemde, bana gerçekten yardımcı oluyor.
Sabır küpüyüm.Sabırsız olduğum zamanlarda bilirim ki bu sabırsızlığım, elim
deki dersi öğrenmek için zaman ayırmak istemediğimden kaynaklanır. Hemen şimdi olup bitmesini isterim. Her zaman öğ
renilecek ve bilinmesi gereken şeyler vardır. Sabır, yaşamın
akışı ile barış içinde olmak, her şeyin en uygun zaman ve
mekan düzeni içinde gerçekleştiğini bilmektir. Eğer, şu anda bir
bütünlüğe erişememişsem, daha bilmem ve yapmam gereken
şeyler var demektir. Sabırsız olmak, işlemleri hızlandırmaz, sadece zaman kaybettirir. Bu yüzden, derin bir nefes alır ve kendime sorarım: "Öğrenmem gereken şey nedir?" Sonra, sabırla tüm çevremde var olan yardımın bana ulaşmasını beklerim.
Sabır, olmasını beklemek midir yoksa gitmesini mi?
Sabır, zamana bırakmak mıdır yoksa zamana yaymak mı?
Her an her şeyin pişmanlığa sebebiyet verebilecek olması yaşamı zorlu kılıyor..
`n open.spotify.com/intl-tr/track/5...
İnsan, ya hukuka aykırı hareket edebilecek durumdadır, ya da değildir, çünkü iki karşıtlık arasında bir üçüncüsü ve ortada olanı yoktur. İnsan, bu ehliyet sayesinde cezalandırılabilir, cezalandırılabilirme niteliğiyle hukuki kişi olur, ve hukuki kişi olarak da hukukun kişilerüstü korumasından yararlanır.
Bunu hemen anlamayan, askerlikteki süvari sınıfını düşünmelidir. Bir at ne zaman sürülmek istense kudurmuş gibi davrandığı takdirde, çok büyük bir özenle bakılır, ayaklarına en iyi sargılar sarılır, kendisine en iyi biniciler, en seçme yemler verilir ve çok sabır gösterilir. Buna karşılık bir süvari bir kusur işlediğinde, pirelerle dolu bir kafese kapatılır, yemeği azaltılır ve ellerine kelepçe takılır. Bu ayrımın gerekçesi, at yalnızca hayvani-ampirik evrenin bir parçası iken, süvarinin mantığın ve ahlâkın evrenine ait bulunmasıdır. İnsanın tinsel ve ahlâki nitelikleri sayesinde hukuka aykırı davranabilmesi ve bir suç işleyebilmesi, onun hayvanlar ve -özellikle belirtmek gerekir ki- akıl hastaları karşısındaki ayrıcalığıdır; ve insanı bir ahlâkı bulunan insan düzeyine ancak cezalandırılabilme niteliği yükselttiğinden, hukukçunun bu niteliğe sımsıkı sarılmak zorunda olması anlaşılır bir durumdur.
.
“İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, dininin gereklerini yerine getirme konusunda sabırlı/dirençli davranıp Müslümanca yaşayan kimse, avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır.” (Tirmizî, Fiten,73; Ebu Davud, Melahim,17)
"Ma'rufa sarılın, münkerden de kaçının! Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen bir heva, tercih edilen dünyalık görür, rey sahiplerinin kendi görüşlerini beğendiklerini müşahede edersen, o zaman kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. Zîra arkanızda sabır günleri var demektir. O günler avuçta ateş tutmak gibidir. O günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin ecri verilecektir." [Ebu Davud, Melahim 17, (4341); Tirmizî, Tefsir, Mâide, (3060); İbnu Mace, Fiten 21, (4014)]
"Herc fitne ve insanların ahvalindeki ihtilat ve karışıklıklar zamanında ibadet tıpkı bana hicret etmek gibi büyük sevaba vesiledir."