Doğrusu, öğrencilerin kendilerinin örgütleri olmasını istediği de yoktu. Onlar ders ezberleme, numara alma, sınıf geçme, bir diploma alma işleri ile daha çok ilgileniyorlardı. Kongre açılmadan önce kapı aralarında, köşelerde pazarlıklar devam ediyordu. Zamanla bu pazarlıkların, verilen vaadlerin bir yararı olmadığını da gördük. Örneğin, dişçi okulundan benim tanıdığım biri var, bize oy vereceğini vaadediyor, toplantı başlayınca bir de bakıyoruz bizim partinin karşıtı olan partiye oy veriyor. Sonra öğreniyoruz: onlar ona daha üstün vaatler vermişler. Kaç kez böyle oldu; her seferinde: "vay namussuz" diye sövüyorduk.
Sayfa 61 - GİRİŞ Gençlik Yılları - Niçin ve Neyi Yazıyorum? 3Kitabı okudu
Ama dünyanın adaletli olmadığını kimse söylemiyor çocukken insana. Bunu zamanla, yavaşça ve kanaya kanaya öğreniyoruz her birimiz.
Reklam
Neden kaçmış? Onu da zamanla öğreniyoruz. Zaman,sen ne büyük öğretmensin, ah saygıdeğer zaman, sen ne büyük bir bilgesin! Gaddar bir bilgesin ama. Acımasız.Gerçekler biraz da saklanmalı değil mi?
Korku ve kimlik yitimi
Hayatta kalabilmek için sahtekarlıkla yaşamayı çok erken öğreniyoruz. Tarif edilmez bir acıya katlanabilmek için görmemeyi öğreniyoruz. Ancak böyle iz bırakıcı deneyimlerin sonucunda gerçek duyguları ayırt edemez hale gelmişsek, aynı şekilde gerçek niyetini dostça bir gülümsemenin arkasına saklanan bir suçluyu da fark edemeyiz. Zamanla gerçek bizde korku yaratmaya başlar. Çünkü başka insanların gerçeğini görmek, çocukken yaşadığımız umutsuzluk ve suçluluk bilincine dair duyguları tekrar uyandırır. Suçluluk bilincinin nedeni, anne- babamızın sevgisizliğine dair bir açıklama bulabilmek için onların yetersiz sevgisinin suçunu üstlenmemizdir.
Sayfa 89 - Çitlembik Yayınları 5. Basım
Cevdet Kudret kitabın sonuna kırk sayfa uzunluğunda bir “Notlar” kısmı eklemiş, burada, elindeki 66 sayfa ve 1729 dizelik nüshanın 1950’de şair tarafından basılmak üzere hazırlandığını yazmıştır. Bu basımda, Nâzım Hikmet’in isteği üzerine, Abidin Dino’nun 1950’de yaptığı Kuvâyi Milliye İnsanları adlı resim dizisi kitapta kullanılmıştır. Aslında bu nüshaya ilk ulaşan Şerif Hulusi’dir.. Eylem dergisinde 1965’te yazdığı bir makalede Yön Yayınları’nın yaptığı baskıdaki hataları anlatır. İnkılap Yaymevi’ne giderek Garbis Fikri’den orijinal nüshayı alır ve inceler. Şerif Hulusi bunu makalesinde şöyle anlatıyor: “Orijinal nüsha, daktilo ile saman sarısı pelür kağıda yazılmıştır, zamanla kağıdın rengi solmuştur. 66 sayfadır, adı da Kuvvayı Milliye: Destan’dır. 66’ncı sayfanın altındaki nottan şairin eserine, 939 yılında İstanbul tevkifhanesinde başlamış, 940 yılında Çankırı hapishanesinde devam etmiş, 941 yılında Bursa hapishanesinde tamamlamış olduğu anlaşılmaktadır. Destan dosyasının başında bulunan 9.8.1950 tarihli mektuptan, şairin kitabın telif hakkını 3500 lira karşılığında inkilâp kitabevi sahibi Garbis Fikri'ye sattığını, baskı sırasında ressam Abidin Dino tarafından yapılan desenlerin de verileceğini öğreniyoruz. Telif hakkının birkaç defada alındığını gösteren ve avukatı Bay irfan Emin Kösemihal tarafından imzalanan makbuzlar da dosyanın başına konmuştur.”
Dünyanın adaletli olmadığını kimse söylemiyor çocukken insana. Bunu zamanla , yavaşça ve kanaya kanaya öğreniyoruz her birimiz.
Reklam
92 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.