böyle zamansız güneşli,
umulmadık mavi günlerde
bir bekleme salonu yalnızlığına
bürünüyorum..
iliklerimdeki yitik aşkı
sarhoş bir unutkanlığa ilikliyorum...
sanki şiirini bilmediğim
bir fransız akşamında
kaldırım taşlarını sayıyorum kalbimin..
içimde ayak izlerin,
aylak bir yaz geçiyor avuçlarımdan...
ve ben ne zaman,
kiminle sevişsem
hâlâ seni aldatıyorum!
Birbirlerini çoktan beri, daha doğmadan önce tanıyorlardı sanki; ama bir taraftan da geçmiş günlere ait bütün hatıralar hafızalarından silinmişti; zamansız, ebedi bir "şimdi" içinde yaşıyor gibiydiler.
Bir gün rastgele yürürken
Istanbul'un her hangi bir sokağında
Tenim güneş altında erirken
Tüm bedenler bir sokağa aktığında
Öyle kalabalıklar için de
Yalnızlağımla rastlasam sana...
Uzun bir yolu yürürken yalnız
Denize bir kulaç atmışım, maviliğe
Yüzünde hüznümün yüzü bir yüz
Diyorum ki öyle yakınım sensizliğe
Öyle bir zaman içinde
Öyle ansızın rastlasam sana...
Gezdiğin yerleri, gözünden her an
Görmek efkâr verir, zor fasıl
Ne mavi ne ağaç... nedir derman
Nerde bulurum senin yalnızlığını asıl
Öyle bir mekan içinde
Öyle zamansız rastlasam sana...
Bir insan en çok nereyi sevse
Yalnızlığı da oraya aittir....
Öyle bir gaib tabut içinde
Öyle günahsız rastlasam sana
Tekrar ve tekrar, mükemmel bir başyapıt. İnanılmaz bir alıntı. Dürtüleri harekete geçirmek için inanılmaz bir öneri. Eser hakkında konuşmaya başlamadan önce, eserden şu alıntıyı yapmak istiyorum: "diğer insanların yüzüne bakabilmek için önce kendinizin yüzüne bakabilmelisiniz. çoğunluğa bağlı olmayan tek şey kişinin vicdanıdır." Tek
Gül sundum yediler, koklamadılar
Armağan can verdim saklamadılar
Gittim... gelir diye beklemediler
Kaybolan gölgemi yollara sordum.
Getirdim yanıma ayı bir karış
Ölçtüm ki dağların boyu bir karış
Şehiri bir adım, köyü bir karış
Damlada denizdir en küçük derdim.
Savurdum, eledim, seçtim zamanı
Yaprak yaprak, tel tel açtım zamanı
Haftada üç asır geçtim zamanı
Nereye gittimse zamansız vardım.
Yırtıldı ruhlara çizdiğim resim
Yazık, kulaklara sığmadı sesim
Yaşadığım şimdi beşinci mevsim
Çağın çilesini sırtıma sardım.
(Beşinci Mevsim)
Abdurrahim Karakoç
Hangi çağın gelişidir bilmem, gülüşün
Soluk bir dünyanın mezarlarına
Gömerek gurbetimi
Kapadı karanlığa Yesrib, kapılarını
Meydan okuyuşun çağın ordularına
Bilmem hangi mevsimin başlangıcıdır
Doruklardan öte hevese doğru
Alaca bir at koşar içimde
Zamansız, mekânsız nefese doğru