Alemde bin türlü ihtiyaç, bin türlü meşakkat, bin türlü bela, bin türlü acı, bin türlü illet, bin türlü ölüm hep insan içindir.
“Bre zavallı insan, az mı derdin var ki kendine yeni dertler uyduruyorsun. Az mı kötü haldesin ki, bir de kendi kendini kötülemeğe özeniyorsun. Ne diye yeni çirkinlikler yaratmaya çalışıyorsun? İçinde ve dışında zaten o kadar çirkinlikler var ki! O kadar rahat mısın ki rahatının yarısı sana batıyor? Tabiatın seni zorladığı bütün faydalı işleri gördün bitirdin, işsiz güçsüz kaldın da mı başka işler çıkarıyorsun kendine?”
Reklam
İnsan kadar zavallı ve kendini beğenmiş bir varlık yoktur.
Yalnız kafesli küçük bir pencereden az bir ışık alan harap odada yere konmuş büyük bir baykuş gördü. Bunun kocaman, yuvarlak gözlerinden iri yaşlar yuvarlanıyor, zavallı kuş boğuk sesle eğri gagasından şikâyetlerini haykırıyordu. Fakat, Halifeyi ve bu arada usulca gelmiş olan vezirini görünce bir sevinç çığlığı kopardı. Kahverengi benekli kanadiyle zarif bir şekilde göz yaşlarını sildi, her iki leyleği de hayrette bırakarak güzel bir insan Arapçası ile; “Hoş geldiniz, leylekler!” dedi. “Siz, benim kurtulmam için iyi bir alâmetsiniz. Çünkü, leylekler tarafından bana büyük bir saadet geleceğini bir zamanlar söylemişlerdi.” Halife, hayreti geçip de kendisini toparlayınca, uzun boynu ile eğildi, ince ayaklarına zarif bir vaziyet vererek dedi ki: “Ey baykuş! Sözlerine bakılırsa, seni ıstırabımın bir arkadaşı olarak görebilirim. Fakat, ne yazık! Bizim vasıtamızla kurtulma ümidin boşunadır. Hikâyemizi dinlersen, çaresizliğimizi sen de anlarsın.” Baykuş, bunu anlatmasını Halifeden rica etti. Halife de bizim bildiğimiz hikâyeyi ona anlattı.
Mahşerin Dört Atlısı
Ve o dört atlının çılgın koşusu muazzam insan yığınları üzerinden tayfun gibi geçiyordu. Başlarının üstünde gökyüzü morumsu bir günbatımı loşluğuna bürünmekteydi. Dehşet saçan, şekilsiz ejderler bu çılgın koşunun çevresinde iğrenç bir muhafız alayı gibi kanat çırpmaktaydı. Zavallı insanlık korkudan deliye dönmüş, Veba, Savaş, Açlık ve Ecel'in nal seslerini duydukça çil yavrusu gibi kaçışıyordu. Erkekler ve kadınlar, gençler ve yaşlılar itişip kakışıyorlar, yüzlerinde ve hallerinde bin türlü dehşet, şaşkınlık, umutsuzluk ifadesiyle yerlerde sürünüyorlardı.
Sayfa 166 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Demek ki insan kalbi çok farklı zamanlarda aynı hislere bağlı olmak gibi bir yaradılışa sahip.
Sayfa 79
Reklam
"...surat asmayı sürdürerek ve kendini nedensizce geri çekip değerini yükselterek oynayacağı bu yeni oyun çekici gelmişti. ........içi soğuk olan her insan gibi, kendisi yanmadan tutku ateşiyle sarılmış olmaktan hoşlanıyordu". Ne sığ bir duygu, zavallı Irene!
Bu dünyada ne yapıyorum, diye düşündü Ka. Kar taneleri uzaktan ne kadar zavallı görünüyor, ne kadar zavallı benim hayatım. İnsan yaşıyor, yıpranıyor, yok oluyor.
İnsan; "Yek katre-i hunest ve hezar endişe" yani "Bir damla kan ve bin endişe..." İşte unutmayı başaramayan insanın trajedisi bu sözlerde gizliydi. Ömrünü endişeyle tamamlamaya ve sürekli acı çekmeye mahkûm olan bir zavallı ruh...
Sayfa 186 - DK
“…Epey zamandır insan muamelesi görmedi görmedi zavallı.”
Sayfa 346Kitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.