Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zehra Akbal

Bütün pencerelerde bekleyen benim.
Reklam
Geceye bir şiir...
“Telgrafın tellerini kurşunlamalı” Öyle değildi bu türkü bilirim Bir de içime -Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen- Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek Bazan gelmesi beklenen bazan ansızın çıkagelen Haberler bilirim mektuplar bilirim. Gamdan dağlar kurmalıyım Kayaları kelimeler olan Kırk ikindi saymalıyım Kırk gün hüzün boşaltan
Geceye bir şiir ...
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme. Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme. Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı? Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme. Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru. Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme. Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için... Bizi öyle harab,

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Geceye bir şiir...
Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana -Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden Bebekler hayta hayta yürümeden Geleceğim
Geceye bir şiir...
Gözleriniz madam Gözlerinize bakıyorum da Sanki bir yangın yeri Yüzünüz talan edilmiş bir İmparatorluktan kalma gibi, Bir şair oturmuş o iki kaşın arasına, Tüten dumana ve akan kana bakmaksızın Aldırmaksızın Patlayan bombalara şiir söylüyor gibi Aslında aşktır en çetin meydan muharebesi Siz koşuştururken lise bahçelerinde Dilinizde Ahmet Arif’ten Yarım yamalak ezberlenmiş iki dize Deri ceketinize yaslanmış yürürken yağmurda, Bir şairdim ben Kalbimi büyüten dumanlı odalarda Benim kalbim dumanlı odalarda büyüdü madam. Yalan yok! yalan asla olmayacak Çünkü aşkı üstünüze serpiştirip kaçan o yağmur Bir gün sizi de ıslatacak Bir gün sizde hüzünle bakacaksınız kalbinizin içine Orada bir şarklıyı göreceksiniz Biz şarklılar, yani aşıklar Ve asla konuşamayacakları kızlara aşklananlar Hep yenildik! Farklı malubiyetlerden kuruldu bizim tarihimiz Diyorum ki… vaktiniz varsa bu akşam...
Reklam
Geceye bir şiir...
Karın yağdığını görünce Kar tutan toprağı anlayacaksın Toprakta bir karış karı görünce Kar içinde yanan karı anlayacaksın Allah kar gibi gökten yağınca Karlar sıcak sıcak saçlarına değince Başını önüne eğince Benim bu şiirimi anlayacaksın Bu adam o adam gelip gider Senin ellerinde rüyam gelip gider Her affın içinde bir intikam gelip gider Bu şiirimi anlayınca beni anlayacaksın Ben bu şiiri yazdım aşık çeşidi Öyle kar yağdı ki elim üşüdü Ruhum seni düşününce ışıdı Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın
Geceye bir şiir...
sana bu mektubu evimin balkonundan yazıyorum sağ elimi koyuyorum tam yüreğimin üstüne çankaya yokuşunda söylediğimiz marşı duyuyorum ulu kayalar parçalanıyor beynimin bir yerine bir yerinde demirden dağlar eriyor atlas yelkenli gemileri unutmuş bir kaç levent viski kokulu bulvarlarda yavaş yavaş ölüyör istediğin o seccadeyi hemen gönderiyprum üstünde kabe resmi ve anamın duları var ve bildiğin sebeplerden ben gelemiyorum yine biliyorsun ki sevmedim ülküden başkasını başı dumanlı dağları dolunayı ufukları birde çankaya yokuşunda söylediğimiz marşı önce Allah sonra genlerim şahit sevgimi üçbinyıl sonra doğacak torunuma yolluyorum trahomlu şairler doğruluyorlar masaların altından parmakları fahişelerin karanlık saçlarında benim kalemeimden kan değil süt damlıyor geceler boyu böyle geleceği emziriyprum kahrolayım sevmedim ülküden başkasını birde seni çok seviyorum ...
Geceye bir şiir...
... Hep böyle midir Kalbin hep böyle yavaş mıdır Ruknettin? Aynalar sana bir savaş mıdır Ruknettin? Yarin dudaklarından trenler geçer de Kalbiyin istasyonunda durmaz mı Sen hiç satrançta yenilmez misin Atına binip hep gider misin Bilmez misin,atından ayrı düşen bir vezir Zehir gibi çoğaltır kanında yalnızlığı Ve nihayet şahlar da aynalardan geçer Bir sen mi kalırsın bu rüyada Ruknettin Herhalde hep böyledir Bu dünya sevenlere bir tuzaktır Ruknettin! ...
Geceye bir şiir
... Seninle konuşurken Sitare Aklıma yıldızlar dökülüyor Bir çaresiz Zühre oluyorsun Babil caddelerinde Ateş gözlü kahinler koşuyorlar arkandan Binlerce meşalenin ışığı kımıldıyor saçlarında Gökyüzü salkım salkım Zigguratlar tıklım tıklım Dönüp dolaşıp dudaklarına takılıyor aklım Ah benim bu akıldan sıyrılmış aklım Kimi gün boşlukta konacak yer bulamayan Kimi gün inatçı yosunlar gibi kepez diplerine yapışan aklım Gözlerine baktığım zaman Sitare Bütün çöllere ay doğuyor Yoldaş ediyorum kendime İmrül Kays’ı Antere’yi A’şa’yı En kuytu vahaları dolaşıyorum Hangi vahaya gitsem çadırlar sökülmüş Sitare Çadırla su arasında bir cılga var O cılgada narin ayak izlerin var Durgun suya düşüp kalmış gözlerin var. ...
Reklam
Geceye bir şiir...
Ben Leyla gibi güneş doğarken uyanamam Şehir gece gündüz benim içimde uyur Leylayı götürüp Londranın ortasına bıraksam Bir bülbül gibi yaşayışını değiştirmez çocuktur Leyla diyorsam kesik yanaklarıyla Leyla Üç köşeli dünyasıyla Okuyla yayıyla yaylasıyla acımasıyla Leyla diyorsam şu bizim gerçek Leyla Biz seni işte böyle seviyoruz Leyla O gitti bize ağlamak kaldı kala kala.
Geceye bir şiir...
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona. Saat onikidir söndü lambalar Uyu da turnalar girsin rüyana, Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar. Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Geceye bir şiir
Boğuk bir bakışın oluyor senin Bir girdap derinliğinde kayboluyor gibiyim Yok gibi yaşamak bu kalkıp kurtulmak gibi kalabalıktan Durma bana türkü söyle Anadolu olsun Susuz dudak gibi çatlak olsun Karanfil gibi olsun kara çiçek gibi solgun yüzün Durmadan akıyor kalbim ayaklarına bana karanlık bakma Ağıyorum bir karanlık karayel saçlarına Çekme ülkemden nar yangını gözlerini Beni bu kentten kurtar beni yalnız ko git beni Arıyorum arıyorum o ilk çağ ırmaklarında sedef ellerini Susmam seni ürkütmesin içimde çağlar var bilmelisin Katı bir yalnızlık bu bilmelisin Kaçmam kendimi bulmam ben senden yoksunum iyi bilmelisin. Şu yalnızlık çıkmazında önümde niye sen varsın Niye her şey bir anda kayıyor sen kayıyorsun Kalbim niçin bu kadar yabancı sen niye yoksun Bir sam yüklü geceleri içimden atamıyorum Niye bunları bir anda unutamıyorum Hadi tut elimden gök gibi ölü kadar yalnızım. Erdem Beyazıt
Geceye bir şiir
Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana -Ihlamurlar çiçek açtığı zaman. Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden Bebekler hayta hayta yürümeden Geleceğim
Geceye Bir Şiir : İsmet Özel-amentü
İnsan  eşref-i mahlûkattır derdi babam  bu sözün sözler içinde bir yeri vardı  ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman  bu söz asıl anlamını kavradı  geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından  geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı  kararmış rakamların yarıklarından sızarak  bu söz yüreğime kadar alçaldı  damar kesildi, kandır
Bir Yudum Kitap
Öyle bir düzenin içine hapsolmuşuz ki, kurtuluş var mı yahut kurtulmak istiyoru muyuz kimse bilmiyor. Öylece yaşayıp gidiyoruz işte. Yalnız kalabalıklar, kötü adamlar, sanata, edebiyata düşman olanlar, maviye, yeşile ihanet edenler, vesaireler. Uwe Timm sert çıkar ve "...kentleri yıkmak. Sokakları delmek. Makineleri değiştirmek. Birlikte yaşamak. İnsanı izole eden beton kafeslerden çıkmak. İhtiyacı olanı alıvermek. İmkânsızı düşünmek." der. Belki bir gün, sevgili okur. Belki bir gün... Daha güzel bir dünya için var olun.
Reklam
Geceye bir şiir
Uçurumun kenarındayım Hızır Ulu dilber kalesinin burcunda Muhteşem belaya nazır Topuklarım boşluğun avcunda Derin yar adımı çağırır Dikildim parmaklarımın ucunda Bir gamzelik rüzgâr yetecek Ha itti beni, ha itecek
Geceye bir şiir
Bu kuklaların kukla olmadığı besbelli Ne söyledilerse tıpıtıpına gerçek besbelli Altın saçlarını yana atışı yok mu Lilinin Lilinin yağdan kıl çekercesine inanışı Lilinin yağdan kıl çekercesine yaşayışı yok mu Kuklalar titremesin ne yapsın Adam konuşmasını bilmezse ne yapsın Kuklaların kukla olmadığı besbelli Lilinin çekip gideceği besbelli Lilinin
Cins Dergi Sayı:30
Pekala, biliriz ki ne geldiğimiz yere bizi getiren, ne bulunduğumuz yerde bizi durduran, ne de gideceğimiz yere bizi götüren kendimiz değiliz.
Ruknettin'in Kalbi için Kehanetler
Ruknettin'in aynalarda ağladığı kadar var. Bir mevsimin kıyısından tutarsan Ruknettin Kurak ovalara yağmurlar yağar, Ayak bileklerinden kavrarsan bir harfi, Kalbin şiir olup vadilerini sular. Senin de vadilerin vardır Ruknettin! Kehanetler kurarsın,yağmalarsın kendini Kurtarıp o yangında ilk önce kalbini Niyedir,aynalarda azalır sesin. Doktorum Ben bu kalbimi sarınır örtünürüm Kış gecelerinde o nu yakar ısınırım Üşürsem helak olacağımdan korkarım. Doktorum Gayya kuyusuna inmek istemem Bana bir ip uzat,yağmurlar istemem Aynaları kırarım,suretimi istemem Mevsimler dönedursun,bu dünyayı istemem Ben Allah'ı isterim. ...
Mutlu olma hali nasıl rahatsız eder ki insanı böylesine ?
Dilaver Cebeci
... Seninle konuşurken Sitare Aklıma yıldızlar dökülüyor Bir çaresiz Zühre oluyorsun Babil caddelerinde Ateş gözlü kahinler koşuyorlar arkandan Binlerce meşalenin ışığı kımıldıyor saçlarında Gökyüzü salkım salkım Zigguratlar tıklım tıklım Dönüp dolaşıp dudaklarına takılıyor aklım Ah benim bu akıldan sıyrılmış aklım Kimi gün boşlukta konacak yer bulamayan Kimi gün inatçı yosunlar gibi kepez diplerine yapışan aklım Gözlerine baktığım zaman Sitare Bütün çöllere ay doğuyor Yoldaş ediyorum kendime İmrül Kays’ı Antere’yi A’şa’yı En kuytu vahaları dolaşıyorum Hangi vahaya gitsem çadırlar sökülmüş Sitare Çadırla su arasında bir cılga var O cılgada narin ayak izlerin var Durgun suya düşüp kalmış gözlerin var ...
Reklam
Cins dergi
Bugün ölsem bir kahraman gibi olmasa da güzel yaşadığımı söyleyebilir miyim ?
Cins dergi
Bir kere başını çevirdiysen, hep çevireceksin, bir kere gördüysen, hep göreceksin, bir kere selamlaştıysan bir daha hep o selamlaşmayı düşüneceksin. Çünkü bizim selamlaşmalarımız da yaşadığımız çağ gibi garip, tuhaf, nasıl derler biraz şey...
Cins dergi
Evet, madem bu kadar kolaydır bir kalbe girmek, bir kalbe bile giremezsen, cennete girmeyi nasıl umarsın?