Yüzyıl önce zamanın ruhunu yakalayabilen Sosyalizm, sonrasında yeni teknolojilere ayak uyduramadı. Leonid Brejnev ve Fidel Castro, Marx ve Lenin'in buhar makineleri çağında ürettikleri fikirlere tutunmayı sürdürerek bilgisayarların ve biyoteknolojinin gücünü kavrayamadılar. Liberallerse bilgi çağına çok daha iyi uyum sağladı. Kruşçev'in 1956'daki kehaneti bu yüzden gerçekleşemedi ve böylelikle uzun vadede Marksistleri alt edenler liberal kapitalistler oldu. Marx bugün yeniden dirilseydi, Marksistlere Das Kapital okumaya daha az zaman ayırıp İnternet ve insan genomu üzerine yürüttüğü çalışmalarını okumalarını tavsiye ederdi. Radikal İslam ise sosyalizmden çok daha kötü bir noktada. Henüz Sanayi Devrimi'ni bile yakalayamamış İslam ülkelerinin genetik mühendisliği ve yapay zeka hakkında söyleyecek pek bir sözü olmamasına şaşırmamak gerekiyor. İslam, Hıristiyanlık ve diğer geleneksel dinlerin dünyanın hala önemli oyuncuları olduğunu söyleyebiliriz. Geçmişte hepsi yaratıcı güçlerdi ama artık ancak tepkisellik üzerinden konumlanabiliyorlar. Hıristiyanlık bugüne kadar görülmemiş bir biçimde, dini itikatlarına taban tabana zıt görüşler yayarak tüm insanların Tanrı önünde eşit olduğunu öne sürer ve siyasi yapıyı, toplumsal hiyerarşiyi, hatta toplumsal cinsiyet ilişkilerini bile kökten değiştirir. Vaazlarında en uysalların ve ezilmişlerin Tanrı'nın sevgili kulları olduğunda ısrar eden İsa, güç piramidini tepetaklak ederek devrimcilere nesiller boyu kullanabilecekleri bir cephanelik sağlar.
Sayfa 287
Her şeyin yapay, plastik, sanal ve dijital hâle geldiği bir çağda insanın özünden bahsetmek deli saçması gibi görülüyor. İnsanı artık içindeki asıl, öz, cevher ve hakikat üzerinden değil, ona dışarıdan eklenen arazlar, aygıtlar, implantlar, avatarlar, kullanıcı adları, kodlar, algoritmalar üzerinden tanımlıyoruz. İnsanı makineleştirirken, makineleri insanlaştırmaya çalışıyoruz. Yapay zekâ yoluyla "insandan daha üstün, daha süper" şeyler yaptığımızı sanıyoruz. Bu "şeyler"in ne olduğunu ve başımıza neler açacağını konuşmak istemiyoruz. Çünkü artık özün değil; yansımasının, görüntünün, zahirin, dışsallığın, yüzeyin hakim olduğu bir dünyada yaşıyoruz...
Reklam
İnsanı artık içindeki asıl, öz, cevher ve hakikat üzerinden değil, ona dışarıdan eklenen arazlar, aygıtlar, implantlar, avatarlar, kullanıcı adları, kodlar, algoritmalar üzerinden tanımlıyoruz. İnsanı makineleştirirken, makineleri insanlaştırmaya çalışıyoruz. Yapay zekâ yoluyla "insandan daha üstün, daha süper" şeyler yaptığımızı sanıyoruz. Çünkü artık özün değil; yansımanın, görüntünün, zahirin, dışsallığın, yüzeyin hâkim olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Tesla zamanının ilerisinde çok başka bir zeka…
“Enerji uzayın her yerinde. Bu enerji statik mi, kinetik mi? Eğer statik ise umutlarımız boşuna; eğer kinetik ise -ki böyle olduğunu biliyoruz- insanlik için makineleri bu doğanın döngüsüne bağlamak sadece bir zaman meselesidir.”
Nikola TeslaKitabı okudu
Bizim işimiz, sizin yalnız zekâlarınızı işlemekten ibaret değildir. Aynı zamanda kalplerinizi yoğurmaktır. Biz, sizin bir takım dersleri öğrenen zekâ makineleri olduğunuzu hiç düşünmedik.
Bizim işimiz, sizin yalnız zekalarınızı işlemekten ibaret değildir. Aynı zamanda kalplerinizi yoğurmaktır. Biz, sizin birtakım dersleri öğrenen zekâ makineleri olduğunuzu hiç düşünmedik.
Sayfa 212Kitabı okudu
Reklam
İnsa- nı artık içindeki asıl, öz, cevher ve hakikat üzerinden değil, ona dışarıdan eklenen arazlar, aygıtlar, implantlar, avatarlar, kullanıcı adları, kodlar, algoritmalar üzerinden tanımlıyoruz. İnsanı makineleştirirken, makineleri insanlaştırmaya çalışıyoruz. Yapay zekâ yoluyla "insandan daha üstün, daha süper" şeyler yaptığımızı sanıyoruz. Bu "şeyler'in ne olduğunu ve başımıza neler açacağını konuşmak istemiyoruz. Çünkü artık özün değil; yansımanın, gö- rüntünün, zahirin, dışsallığın, yüzeyin hâkim olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Her şeyin yapay, plastik, sanal ve dijital hâle geldiği bir çağda insanın özünden bahsetmek deli saçması gibi görülüyor. İnsanı artık içindeki asıl, öz, cevher ve hakikat üzerinden değil, ona dışarıdan eklenen arazlar, aygıtlar, implantlar, avatarlar, kullanıcı adları, kodlar, algoritmalar üzerinden tanımlıyoruz. İnsanı makineleştirirken, makineleri insanlaştırmaya çalışıyoruz. Yapay zekâ yoluyla “insandan daha üstün, daha süper” şeyler yaptığımızı sanıyoruz. Bu “şeyler”in ne olduğunu ve başımıza neler açacağını konuşmak istemiyoruz. Çünkü artık özün değil; yansımanın, görüntünün, zahirin, dışsallığın, yüzeyin hâkim olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Dil, matematik ve bilim gibi benzersiz yeteneklerimizin bizi diğer türlerden daha üstün kıldığını düşünürüz. Peki bunlar biz insanları daha mutlu ve daha başarılı yapamaya yeter mi? Zekamız sayesinde atomu parçaladık ama bu bilgiyi savaş makineleri yapmak için kullandık. Doğayı korumaya yönelik saplantımız, ironik olarak iklim değişikliği tehdini artmasına yol açtı. Peki tüm bunlara rağmen insan, sandığımız gibi türlerin en iyisi mi? İnsanı diğer türlerden ayıran zekâ, aynı zamanda bir lânet mi? Kendi zekamız bize karşı çalışıyor olabilir mi?
56 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.