Papatya Yakamoz'un yazdıklarından çok etkilenmişti. Bu nasıl sevmek böyle, Yarabbi, diyordu kendi kendine. Normal bir insan hiç böylesine bir yorumlama yapabilir miydi? Hoş, Yakamoz'a bunları yazdıran yegane güç, yegane ilham kendisinin de belirttiği üzere Aşktı. Zaten öyle değil midir, şiirden en çok nefret edenlerimiz bir kere
Bu yüzden kitapta tarihi olaylardan çok, hoşuma giden alıntıları paylaştım. Kitapta hurafeleri, iftiraları baz alarak kurgulanmış tarihi bi içerik olmayan romandır. O dönemde 100 bin haşhaşinin yaşadığı iddia ediliyor. Bu rakam oldukça uydurma bir rakamdır. Zira rakamların sayısı gerçek olsa Selçuklu'da bütün devlet kademelerini kontrol
İlk ve en hoşuma giden özelliği solak olmasıdır.
Kekemeliği yenmek için sahilde oturup, ağzına çakıl taşlarını doldurarak saatlerce kendi kendine konuşan ve bu yöntemle kekemelikten kurtulan bilgin Cicero’nun öğrencisidir.
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük imparatoru, devlet adamı, şair, kanun koyucu, matematikçi ve yaman bir binicidir.
Tepesinin kel olmasından öyle rahatsızdır ki başına defneyapraklarından bir taç takarak gezer.
Gururlu, tutkulu, zeki, iradeli, gözü pek bir kahramandır. “İnsanlığın Babası”, “Yenilmez Sezar” gibi lakaplara sahiptir.
Epilepsi hastasıdır. Bu özelliğinin onun başarısını engellediği söylense de kaybettiği hiçbir savaşı olmamıştır.
Sezar ayrıca biseksüeldir. Daha doğrusu cinsel tercihinin ne olduğunu tam olarak bilemiyoruz, çünkü bu konuda kendisinin bir demeci yok, ama tarihçiler, karısı ve çocukları da olduğu için gey demek yerine biseksüel demeyi tercih ediyor.
Dünya zevklerine, içkiye ve kadınlara aşırı düşkün. Bu arada kendisine açılan erkek kollarına da hiç çekinmeden vücudunu teslim edebiliyor. Bu da demektir ki erkek bedeninin o estetik güzelliğine de ayrıca düşkün. Resmen Roma soylusu güzel Comelia ile evliyken, gayri resmi olarak da bir sürü erkekle ilişki kuruyor.
Savaş zamanı, isterse geceleri bir içoğlanın koynuna giriyor, ama gündüzleri ordunun başına geçip emirler yağdırmaktan da geri durmuyor.
DAĞA ÇIKAN KURT
Dağa Çıkan Kurt öyküsü, Milli Mücadele yıllarının panoramasını gözler önüne sermektedir. Hikâyenin başlangıcında yazar, Fransız bir sanatçının şiirinin çıkmasını beklemektedir. Bunun etkisinde kalarak rüyaya dalmaktadır. Rüyasında, işlerin sarpa sardığı bir orman görür. Ormandaki hayvanlar arasında mücadeleler yaşandığını