Lou Andreas Salome, döneminin en zeki ve en güçlü karakterlerinden biri kesinlikle. Kendisine (ve elbette tüm kadınlara) dayatılan kurallara şiddetle karşı çıkmış, uygulaması belirtilen kurallara “neden?” sorusuyla cevap verip, aldığı cevaptan tatmin olmadığı taktirde kendi bildiğini okumuştur.
1881 yılında kadınlar üniversite eğitimi
Dedektif Erika Foster serisinin ikinci kitabı Gece Avı, temposu yüksek olay örgüsü, akıcı anlatımı ve davranışların altında yatan nedenlerin en ufak noktasına kadar açıklandığı konusu ile zihin yormadan okunan, okuma süreci keyifli kitaplardan.Katilin yaşantısının ve travmatik geçmişinin yaşanan olaylara paralel olarak verilmesi ile kitapta gizem ve sürpriz unsurları bulunmuyor. Bu sebeple sonunda şasırmaktan çok, acı dolu geçmiş yaşantıların sebep olduğu eylemlere yönelik empati duygusu ortaya çıkıyor.
Londra Polis Teşkilatı'nda başmüfettiş olarak çalışan Erika Foster bir cinayet ihbarı ile harekete geçer. Başında bir poşetle boğulmuş olarak bulunan kişi, tek başına yaşayan, zengin ve güçlü bir doktordur. Kendisine dair herhangi bir iz bırakmayan zeki ve planlı bir katilin peşinde oldukları kısa sürede anlaşılır.Ancak katilin işi daha bitmemiştir. Kurbanlarını, aralarında hiç bir bağlantı bulunmayan güçlü, başarılı ve zengin erkekler oluşturmaktadır. Cinayet mahallerinde herhangi bir kanıt, katili işaret edecek bir ipucu bulunmasa da Erika Foster, üst yönetimin tüm engellemelerine rağmen bu gizemi açıklığa kavuşturma konusunda kararlıdır.
Eylemleri takdir edilmeyen, yine de vazgeçmeden doğru olduğunu düşündüğü yolda ilerlemeye devam güçlü bir kadın karakteri yansıtan Erika Foster' ı yine keyifle okudum. Çok derinlik beklentisine girilmeden bir solukta okunan keyifli ve hareketli bir kitap arayışında olanlara önerimdir.
Gece AvıRobert Bryndza · Yabancı Yayınları · 2017590 okunma
Muhteviyatının ağırlığından korktuğumdan uzunca bir süre kitaplıkta bekletmiştim Budala'yı. Bir ay önce cesaret edip okumaya başladım ve bugün bitirdim. Okumuş olmaktan mutluluk duyarak düşüncelerimi aktarmak istiyorum.
Olaylar, bize "bu kadar da iyi niyetli olunmaz" dedirtecek kadar art niyetten arındırılmış, sara hastası bir genci
Historical (böyle söylemek daha etkileyici) türdeki kitaplara karışık başlamayı gelenek haline getirdim sanırım. Bu kitap da serinin ikinci kitabıymış ama kurguya girmekte herhangi bir sorun yaşamadım. Daniel'ın, yani bu kitaptaki erkek karakter, kız kardeşinin hayatının da bir kitap olabilecek potansiyele sahip olduğunu düşünerek araştırdığımda
Evet, aşağılık, iğrenç bir insan! Benden başka hiç kimse de anlayamıyor bunu, bilmiyor. Ben de kimseye söyleyemiyorum. Dini de ahlakı da bütün, dürüst, zeki bir insan olduğunu söylüyorlar. Ama benim gördüğümü göremiyorlar. Sekiz yıl yaşamımı nasıl zehir ettiğini, ruhumda canlı ne varsa hepsini nasıl öldürdüğünü bilmiyorlar... benim de aşka, sevgiye gereksinimi olan canlı bir kadın olduğumu bir kez bile aklına getirmediğinden haberleri yok. Adım başı beni küçük düşürdüğünü, bundan çok hoşlandığını bilmiyorlar. Bu yaşayışımın iyi olduğuna kendimi inandırmaya çalışan ben değil miyim? Ama zaman geldi, kendimi artık aldatmayacağımı, suçlu olmadığımı, beni Tanrı'nın böyle yarattığını, sevmemin, yaşamamın gerektiğini anladım.
"Nasıl olmuştu da, o kadar zeki bir kadın olduğu halde, bir kere daha aldanmıştı? Sonra, devamlı fedakârlıklarla kendi hayatını mahvetmesi ne acınacak bi delilikti!"