Zen

"Böyle yaşanmaz!" dedim. "Anı yaşamayı bilmiyorsun! Haya­tını kaçırıyorsun! Bir şeyler kaçırmaktan korktujun için o ekrana bakıp duruyorsun! Asıl böyle yaparak kaçırıyorsun! Bir tanecik ha­ yatını kaçırıyorsun! Gözünün önünde duran şeyleri, çocuklujundan beri görmek istedijin şeyleri göremiyorsun! Bu insanların hiçbiri göremiyor! Hallerine baksana!"
Reklam
Müzik, diye düşündü genç adam. Müziğin vaadi. Onun gerçekleşmesi, somutlaşması. İşte, karşısındaydı. Onu göremiyor, ama akorlarını duyabiliyordu. Herhalde düşüncenin, görüşün ve sesin de bir ortak dili var, diye düşündü. Matematik miydi o ortak dil? Mantığın disiplini. Müzik matematikti tabii. Mimarlık da taşlardaki müzikti. Başı dönüyor, bunun nedenini kendisi de biliyordu. Şu aşağıda gördüğü yer gerçek olamazdı da ondan.

Reader Follow Recommendations

See All
“Dagny döndüğünde, Bayan Taggart onun yüzünde yalnızca şaşkın bir çaresizlik gördü. Sakindi yüzü. Ama o yüzdeki bir şey Bayan Taggart’a, keşke kızımın hüzünle tanışmasını hiç dilemeseydim, dedirtiyordu. “Anne, sence her şey tersine mi?” diye sordu Dagny. “Efendim?” Bayan Taggart şaşırmıştı. “O anlattığın şeyler. Işıklar ve çiçekler. Onları, romantizm yaratsın diye mi bekliyorsun...tersine değil mi?” “Tatlım, ne demek istiyorsun?” “Orada olaydan zevk alan bir tek kişi yoktu,” dedi Dagny. Sesi cansızdı. "Herhangi bir şey düşünen, hisseden kimse de yoktu. Sağda solda dolaşıyor, her yerde söyledikleri o sıkıcı lafları tekrar ediyorlardı. Herhalde ışıkların bunları parıldatacağını düşünüyor olmalılar.”
Sayfa 259
“Vagonun tavanına bakarak öylece oturuyor, ama tavanı görmüyordu. Nerede olduğunu bile unutmuştu.”
Sayfa 13
Reklam
"Ama bana acı veriyor, diye düşündü. Onu ne zaman düşünsem, acı duyuyorum. Gerçi her şeyi kolaylaştırıyor... İnsanları, başyazıları, anlaşmaları... Ama kolaylaştırması, çok acı verdiği için. Acı da bir uyarıcı. Sanırım o isimden nefret ediyorum. Ama tekrarlamaya devam edeceğim. Bu benim duymak istediğim bir acı."
Sayfa 485
"Teşekkür ederim," dedi çocuk. Kendisine bakan o dengeli gözlerin her şeyi anladığının farkındaydı. Bu iki kelimenin ifade ettiği her şeyi."
Sayfa 448
"Bu öyle bir savaştı ki, Roark bu savaşta 'hiçbir şeye' karşı mücadele veriyor, savaşmak üzere ileri itiliyor, başka çare bulamadığı için savaşmak zorunda kalıyor, ama karşısında düşman da göremiyordu."
Sayfa 152
"Ama insanların çoğu için, ellerine verilen şeyi kabul etme nedeni, yalnızca kendilerine o verildiği içindir, bunu biliyor olmanız gerekir. Onların hiçbir fikri yoktur. Onların düşündüğünü sandığınız şeyleri mi rehber kabul edeceksiniz, yoksa kendi yargılarınızı mı kullanacaksınız?"
Sayfa 143
"Eğer benim fikrimi istersen Peter, sen hatayı şimdiden yaptın," dedi. "Bana sormakla. Herhangi bir kimseye sormakla. İşinle ilgili konuları asla başkalarına sormayacaksın. Ne istediğini kendin bilmiyor musun? Nasıl dayanabiliyorsun bilmemeye?"
Sayfa 23
Reklam
Peki, şuna cevap ver öyleyse; bir şey kendi şeklinden çıkarsa, ya kendini değiştirmiştir, ya da onu değişti­ren başka bir şey vardır, değil mi? - Evet. - Öyleyse, yapısı en sağlam olan şey, başka bir şeyin en az dokunabileceği, en az değiştirebileceği şeydir. Bir beden yiyeceğin, içeceğin ve yorgunluğun; bitkiler de gü­neşin, rüzgarların ve buna benzer kuvvetlerin etkisi altında, ne kadar sağlam ve güçlüyseler, o kadar az değişirler, değil mi? - Tabii. - Ruh da ne kadar sağlam ve olgunsa, dışarıdan gelecek bir etki onu o kadar az değiştirebilir, değil mi ?
Zen

Zen

, started reading a book
Devlet
DevletPlaton (Eflatun)
8.3/10 · 26.8k reads
484 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.