Özgür sanat çalışmalarından söz ediyorum: Filozoflar ne kadar gereksiz, işe yaramaz konularla uğraşırlar! Onlar da heceleri ölçüp biçmeye, bağlaçların, ilgeçlerin özelliklerini belirlemeye kadar vardırırlar işi; dil bilginlerini kıskanacak, geometricilere haset edecek kadar küçülürler. Bu sanatlarda gereksiz ne varsa hepsini felsefe sanatına geçirmişlerdir.
Sonuç şu olmuştur: Titizlikle konuşmayı bilirler de, iyi yaşamayı bilmezler. Kılı kırk yaran bir titizliğin ne kötülükler yaptığını, gerçeğe ne kadar düşman olduğunu dinle bak şimdi: Protagoras, "Her konuda eşit olarak lehte aleyhte tartışılabilir, şu konuda özellikle: Acaba her konuda lehte ve aleyhte bir tartışma yapılabilir mi?" Nausiphanes, "Var olduğu sanılan şeylerin var olmaması olasılığı, var olmalarından daha az olası değildir," demiş. Parmenides de, "Gözlerle algılanan hiçbir şey evrene ait değildir," demiş. Elealı Zenon büsbütün her türlü sıkıntıdan kurtarır insanı: "Hiçbir şey var değildir." Pyrrhocuların, Megaralı, Eretrialı filozofların, Akademialıların düşünceleri budur aşağı yukarı, hepsi de yeni bir bilim geliştirmişlerdir: Hiçbir şey bilmemenin bilimi!