“İşin doğrusu kuşlar kendilerine mutluluk sorusunu sormazlar. Mutluluğu yaşarlar. Her şey yolunda gittiğinde mutludurlar; öylece, basitçe. Dert etmemeyi bilmek mutluluğun başlangıcı değil midir zaten?”
‘Ahşaptan Betona, Mecidiye’den Jetona’ adlı spotify yayınının ‘Narmanlı Han ve Bir Aşk Hikayesi’ başlıklı bölümünde tanıştım Aliye Berger’le. Kişiliği, renkleri, acısını dönüştürmedeki ustalığı etkiledi. Alyoşa’da daha derinleşti hislerim, içselleşti. Aşk ve sanatın şekillendirdiği bir hayatın içinde başka hayat ve renklere de rastladım. En başından bugüne, Alyoşa yolculuğumun parçası olan herkese minnettarım. Lütfen burada verdiğim yayın referansını dikkate alarak dinleyin, Alyoşa’nın ve daha pek çok kişinin hikayesinde çok önemli yere sahip Narmanlı Han’ın başına gelen/gelecek olanlara dikkat çekmek istemişti Pınar Erkan programında, vesile olmasını dilerim.
Lawrence’ın hastalıkla boğuştuğu bir süreçte, ölmeden önce kaleme aldığı kitapmış ‘Ölen Adam.’ Bilge Karasu’nun çevirisi olması dolayısıyla okuduğum bu hikayede en öne çıkan Lawrence’ın Hristiyan öğretilerine karşıtlığıdır. Ölen Adam dirildiğinde bu dünyayı ‘kendine göre’ yaşamayı amaç edinir ve köyünü terkederek yolculuğa çıkar. Haca benzer bu yolculukta kutsal bir mekana varır. Burada, bir rahibeyle ilk kez cinselliği tadacaktır ki önemli bir aydınlanma motifi olan şu satırlara rastlarız “İçinde, benliğinin en derin iç karanlığında yeni bir güneş doğuyordu.” Ölen Adam, ölümün acı ve izlerinden kurtulmuştur artık, dirilmiştir.
Ölen AdamD. H. Lawrence · Can Yayınları · 2019548 okunma