Dogruyu söylemek gerekirse; Dünyayı yönetenler dinlerın ve imparatorlukların kurucuları, bütün inanısların peygamberleri, tanınmıs devlet adamları ve bunların yanında daha alçak gönülü insan topuluklarının liderleri kitlelerin ruhları hakkında cogu zaman gayet kesin bir bilgiye sahip psikologlardır. Psikolog olduklarını bilmeyen bu kişiler kitlelerin ruhunu iyi tanıdıklarından, onlara kolaylıkla hükmetmişlerdir.
Biz devletimizi, bütün topluma birden mutluluk sağlasın diye kuruyoruz.Yoksa bir sınıf, ötekilerden daha mutlu olsun diye degil; cünkü, kurdugumuz devlette doğruluğu en kötü yönetilen devlette de eğriligi kolayca görürüz.
Ac ve yoksul halkın savunacak nesi var? Bütün güc ve para hakim sınıfın elinde halktan körü körüne itaat beklerler başları ağrımasın yediklerini hazmetsinler diye...
Demek ki insanların bize itaat etmeleri için, aç, muhtac cahil ve batıl inancıl olması lazım falan attarın çocugu okursa yarın benim cümlelerime itiraz eder bizim anlamadığımiz laflar eder.
'İnsanlara dair fikirler üretiyor, birlikte olmak istedigimiz kişiyi yaratıyoruz ve sonra gerçek olanı sahte kalıbın içinde tutuyoruz her zaman iyi sonuçlanmıyor.'
Şu çoçuk dünyaya getirme işi şimdi olduğu gibi zorunluluk veya bedensel zevkin eşlik ettiği bir şey değilde tamamen düşüp taşınarak akılla yapılan bir is olsaydı acaba insan soyu gerçekten soyunun varlığını sürdürmek ister miydi? Bir insan gelecek nesle onu hayat yükünüden kurtaracak kadar şefkat ve merhamet beslemez miydi? Ya da böyle bir yükün onun üzerine yüklenme sorumlulugunu soğukkanlılıkla üstlenmeyi istemeyecek kadar ona yakınlık duymaz mıydı?