Yalçın Tosun’un okuduğum ilk kitabı. İncecik bir kitap olmasına rağmen her öykü o kadar ağırdı ki. Bir çırpıda okuyup bitiririm dediğim kitabı her öyküden sonra sindirip devam etmem zaman aldı. Karakterlerin istismar edildiği öyküler kaleme almış yazar. Bir çok kişinin konuşmaya cesaret edemeyeceği konuları işlemiş.
İnancını sapasağlam, sarsılmaz bir itikada dönüştürecek olan da, soruların, sorgulamaların, tereddüt ve şüphelerin izini sürerek elde edeceğin cevaplardır.
Kendi çocukluğunu düşünmeye iten ve kişinin travmalarını fark etmesini sağlayan bir kitap.
Miller kitabın ilk kısmında psikoterapiyi meslek olarak seçenlerin aslında kendi çocukluğunda yaşadığı travmalarından dolayı algılarının açık olması yani antenlerle donanmış olduklarını söyler. Bu mesleği seçen kişilerin kendi seanslarına girmeden terapiye başlaması durumunda danışanlarını manipüle etme ihtimalinin çok yüksek olacağını anlatmıştır.
Miller’a göre ne kadar çok şey bilirseniz bilin insanı kendi çocukluğu yönlendiriyor . Ebeveynini mutlu etmek için kendi duygularını hiçe sayan bir çocuk sahte bir benlik oluşturur. Bu da gerçek benliğin duygularını bastırmasına neden olur. İlerleyen yaşlarda bunalıma ya da vücutta kendini gösteren ve sebebi açıklanamayan hastalıklarla kendini gösterir.
Oğlum doğduktan sonra annemle ilişkime dair idrak ettiğim bazı şeyler bilinçaltımdan yüzeye çıktı. Bunlarla yüzleşmek kolay olmasa da gerçek kendiliğe doğru bir adım atmak pahabiçilemez. İnsanın tamamen kendi tercihim ( eş seçimi, meslek seçimi gibi) dediği bir çok şeyin aslında geçmişten kaynaklı olduğunu öğrendiğimde çok şaşırdım. Bir alıntıyla bitiriyorum.
Her insanın derininde kendinden az şok gizlediği, içinde çocukluk dramının aksesuarlarının bulunduğu bir arka odası vardır. Kimseyi sokamadığı bu gizli odasına mutlaka girecek olan kendi çocuklarıdır.
“Vicdanımız başkasına yaşattığı acının farkına varmaz, ta ki bize acı çektirene kadar.”
Kitap yaşlı ve genç bir adamın insanın mahiyeti üzerine kaliteli sohbetlerinden oluşuyor. İnsan bir makine midir, insan fikirlerlerin kaynağı mıdır, maddi değer diye bir şey var mıdır, yapılan iyiliklerin asıl amacı kişinin kendisini huzurlu hissetmesi midir sorularıyla insanı tanımlamaya çalışıyor.
Twain’in basılmaya hazır hale gelip gelmediğinden bir türlü emin olmadığı kitabı ilk olarak anonim yayınlanıyor. Yazarın da tahmin ettiği üzerine epey tartışma yaratmış. Yaşlı ve tecrübeli adamın başta fikirleri bana katı ve alışılmışın dışında gelse de kitap ilerledikçe içten içe hak verirken buldum kendimi.
Şükür, dua, namaz gibi manevi değerler üzerine tatlı bir kitap. Tabi genelde manevi değerlerden bahseden kitaplarda bilgi verme kaygısı ön plana çıkıyor. Bu da çocukların mesafeli yaklaşmasına neden olabiliyor. Ancak bu kitap değerlerden bahsederken didaktik bir dil kullanmamış. Arkadaşlık, empati, yardımlaşma içerikli güzel bir hikaye okuyorsunuz. İlkokul ve ortaokul seviyesine uygun. Gönül rahatlığı ile kitaplığınıza ekleyebilirsiniz