Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
hastalıklı ortamın kurulmasında ve beslenmesinde "Aman huzurumuz bozulmasın." yaklaşımının göz ardı edilemez bir payı var. Kim olduğunuzu yadsıyarak gir- diğiniz bu zindan giderek bir alışkanlığa dönüşüyor. Konfor alanının dışına çıkma cesaretini gösteremeyen korkaklar, alışkanlıkların sağladığı kolay yaşamı, özgür- lükleriyle ödeyerek kişiliksizleşiyor. Bundan sonrası saygının, güvenin, gelişmenin, hayattan zevk almanın eser miktarda bile görünmediği niteliksiz bir gölge yaşam. Her insan eşsiz bir bedene sahipken gölgelerimizin neredeyse birbirinin aynı olması tam da bu nedenle olsa gerek. Başkalarını rahatsız edeceğini düşünerek onlardan farklı olan benzersiz taraflarımızı ortadan kaldırdığımızda gölgeden farkımız kalmıyor. Artık inancımızı ve ilkelerimizi bırakın müdafaa edebilmeyi, otoritenin görüşünden başka inanç ve ilke geliştirmenin dahi mümkün olmadığı şekilsiz bir gölgeye dönüşmüş oluyoruz. Köle ruhlu gölge insanlar alıştıkları yaşamı özgürlüğe tercih ettikleri için Hz. Musa'dan soğan, sarımsak ve mercimek istemişlerdi. Özgürlüğün bedelini ödemek yerine zilleti normalleştirmişler, sürekli geride bıraktıkları köle yaşamını aramışlardı. İçinde bulunduğu durumu normalleştirmek zihnin, dayanamayacağı hayat şartlarıyla baş etme yöntemi olabilir. Bu nedenle onları yargılamak ve eleştirmek yerine özgürlüğe ve saygın bir insan gibi hissetmeye yavaş yavaş alıştırmak gerekir
Sayfa 40
Genç zihnin gücünü ergenlik sonrasında ve daha da ötesinde yetişkinlik dönemine taşımak, hayatımız boyunca öğrenmemiz ve ergenliğin getirdiği yaşamı anlamlı kılan macera, canlılık ve cesaret özelliklerini fark etmemizi sağlar.
Reklam
Allah kimseye çekemeyeceğinden fazla yük yüklemez. Aynı şekilde kimseye de ihtiyacından fazlasını vermez. Yeryüzü, bu heybetli dağlar, yedi kat gök ve gözünle gördüğün ya da göremediğin her zerre bir ihtiyaç yüzünden zuhura gelmiştir. Beni yanlış anlama sakın. Yaşamı son anına kadar değerlendirmek gerek. Ama zihnin seni aldatmasına izin vermeden hayatı deneyimle. Zihin iyi rol yapar demiştim. Seni hep daha fazlasıyla kandırmasına, gelecek kaygısı ve yokluk ile korkutmasına izin verme.
Sayfa 113Kitabı okudu
Hayatta bir şeylerin kolaylaştığı, vücudun gevşediği ve zihnin eviniz için kusursuz kapı tokmağını düşünmeye başladığı zamanlar olmalıydı. Yoksa bu kadar çalışmanın anlamı neydi?
Anlama -anlayış- meditasyonun bir yan ürünüdür. Yanlış anlayış ise zihnin gölgesidir. İnsan yaşamı için iki yol vardır. Birincisi bir zihin gibi yaşamak, ikincisi meditasyon gibi yaşamak.
Pes eden küçük kız yeniden sahneye çıkıyor. Büyük Hannah tokmağı ona uzatıyor: "On iki kez vurmak sana düşer, değil mi?" Çocuk karnına ağrılar girdiğini hissediyor. Büyük Hannah ona cesaret veriyor: "Bu dünyaya gelme nedenin, yalnızca bedenin yaşamı değil. Aynı zamanda..." "Zihnin yaşamı!" diye tamamlıyor, büyük Hannah'nın yazmakta olduğu kitabı anımsayan küçük kız. "Düşünmek, istemek, yargılamak ... Ve sahneye çıkmak için geldik bu dünyaya!"
Sayfa 17 - Üçüncü Basım: Ağustos 2018 - Metis Yayınları
Reklam
Bedensel ve ruhsal olanın ötesinde, insan hayatı zihinsel olarak da dokunmaya ve dokunulmaya ihtiyaç duyar. Düşüncelerin, düş imgelerinin, sezilerin, fikir ve fantezilerin dokunuşları bedene ve ruha etkide bulunur, keza bedenselliği tanımayan dijital uzamlardaki dokunuşlar da. Tıpkı ruhsal olan gibi zihinsel olan da, sonluluğa tâbi olmayan enerjilerin yoğunlaşması olarak anlaşılabilir, böylece zihnin ölümün ilişmediği bir yaşamı olabilir. Aksi takdirde, çoktan ölüp gitmiş olan Sokrates, Platon, Aristoteles, Epikür, Seneca ve sayısız başkalarının düşüncelerinin sonsuz uzunluktaki zamanlardan sonra hâlâ insanlara dokunabilmesini nasıl açıklardık? İşte, mekâna ve zamana uzanışının öngörülmez akışı içinde idrak ederiz zihnin menzilini.
"Endişeler bir tane değil ki Ma. İnsan baştan aşağı endişe yumağı, öyle çok konu var ki..." "Hayır, yanılıyorsun. Hepi topu sadece iki endise var." "İki mi?" diye hayretle soruyorum. "Tabii ki. Bak, insanın her endişesi şu iki seçenekten biri: Ya istediğim olmazsa? Ya istemediğim olursa? Her endişene bak, bu
Sayfa 341Kitabı okudu
Hele de geceleri...
Zihni kelimelerle öylesine dolup taşıyordu ki gözlerini kapatmaya gücü yetmiyordu.
Aristoteles ilk hareket ettiriciyi, yani tanrıyı sadece kendi kendini düşünen bir zihin olarak değil, aynı zamanda ebedi bir canlı olarak tanımlıyor: O elbette yaşama da sahip, çünkü zihnin edimselliği yaşam, bu edimsellik ise tanrı demek. Tanrının kendiliğinden en iyi ve ebedi olan yaşamı edimsellik demek. Öyleyse tanrının en iyi ve ebedi canlı olduğunu söylüyoruz, öyle ki yaşam ve sürekli ebedi zaman tanrıya ait, tanrı zaten bu.
927 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.