TÜRK EDEBİYATINDA DİL VE MİLLİ EDEBİYATIN SEYRİ
Geçmişten günümüze edebiyatımızın seyrine kısaca göz atalım. 1299’da Osmanlı’nın kurulmasıyla birlikte Divan edebiyatı başlamıştır. Bu edebiyatın zemini Arap, Fars ve Acemlerin dilleri ve edebiyatları üzerine teşekkül ettirilmiştir. Edebiyat sahası, ecnebi ülkelerin milli değerlerini kullanarak
*** Dikkat, kitap içeriği içerir!!!
Bir eseri yazarından ayırmak, tutmuş yoğurttan mayayı ve sütü geri kazanmakla iştigal olur. Artık istesem de ayıramam fakat soğumuş yoğurdu, ağız yakmayacak kadar ısıtıp yiyeceğim. Neyse ki yazar, eserinin sonunda veryansın marjımızı bir nebze daha genişletiyor. Önce yazara dair 18 küçük not aktarıp akabinde
Kitap incelememe geçmeden önce Ziya Gökalp'in neden bu kadar önemli bir şahsiyet olduğunu belirtmek istiyorum.Diyarbakır'da doğup, İstanbul'da fikirlerini ortaya koyan bir Türk aydın'ı Ziya Gökalp, Osmanlı Devleti'nin yıkılma sürecinde, Türk milletinin neler yapması gerektiği ile ilgili fikirlerini Türkleşmek, İslamlaşmak
Türkçülerin lisani umdeleri, fesahatçilere ait nokta-i nazarların zıddı olmakla beraber, "tasfiyeci" namını alan lisan inkılapçılarının nokta-i nazarlarına da muvafık değildir. Tasfiyecilere göre, bir kelimenin "Türk" olabilmesi için, onun aslen bir "Türk cezri"nden gelmesi lazımdır. Buna binaen "kitap, kalem,
Türkiye'nin milli lisanı "İstanbul Türkçesi"dir, buna şüphe yok! Fakat İstanbul' da iki Türkçe var: Biri konuşulup da yazılmayan "İstanbul lehçesi", diğeri yazılıp da konuşulmayan "Osmanlı lisanı" dır. Acaba milli lisanımız bunlardan hangisi olacaktır? Bu suale cevap vermeden, lisanımızı başka lisanlarla
Türk düşünür Ziya Gökalp, bu eserinde Türklük, İslamlık ve Muasırlık üzerine akla gelen sorulara cevap mahiyetinde kısa makaleler kalame almış.
Çoğunlukla üzerinde durduğu konular; dil, kültür, medeniyet, Türklük, İslamlık, Vatan, Milliyet gibi konular olmuş.
Gökalp'a göre Türkler, Türklük bilincini diğer milletlere göre geç farkettiler. Milliyet kavramı imparatorluğu yıkıma götürdü. Türkler bu kaçınılmaz gerçeği gördüler ve kendi kimliklerine döndüler. Türklük bilinci İslâm inancına karşı değil bilakis İslâm'a inanmış Türkler olarak Avrupa medeniyetini bünyemizde barındırabiliriz Gökalp'e göre.
Gökal'in değindiği konulardan bir tanesi de ülkü kavramı. Ona göre her milletin bir ülküsü vardır ve genelde bu kavram zor durumlar neticesinde millette vuku bulur ve millet bu ülkü ile birlikte tekrar ayağa kalkar.
Gökalp Türk birliğinin öncelikle lisan birliği ile sağlanabileceğini, farklı lisan be alfabenin Türklüğü parçakamaya yönelik adımlar olduğu üzerinde durur. Ve öneri olarak da İstanbul Türkçesi'nin ortak bir lisan olmasını dile getirir. Böylelikle Türklerin hayalindeki Turan'ın sağlanmasına yönelik büyük bir adım atılabilecektir.
Gökalp, Milliyet fikrinin çağın bir gerçeği olduğunu dile getirerek bunu İslâmlık ile kıyaslıyor. İslâm'da milliyetin olduğunu fakat bunun olası bir ayrılık olmaması gerektiği üzerinde duruyor.
Türkiye'nin milli dili İstanbul Türkçesi'dir; buna şüphe yok! Fakat, İstanbul'da iki Türkçe var: biri konuşulup da yazılmayan İstanbul Lehçesi, diğeri yazılıp da konuşulmayan Osmanlı, dilidir. Acaba, milli dilimiz bunlardan hangisi olacaktır?