Sonunda yeniçeriliği İkinci Mahmud, kabristanlardaki mezar taşlarına kadar kırarak kaldırmış, bir yeni ordu kurmuştu. Padişah tarafından Türkiye'ye çağrılan Prusya subayları arasındaki Moltke 7 Nisan 1836'da Beyoğlu'ndan yazdığı mektubunda Osmanlı İmparatorluğunun durumunu şöyle anlatmaktadır: "Uzun zaman Avrupa ordularının
(1)Mısırlı Mehmet Ali'nin oğlu İbrahim Paşa Kütahya'ya kadar gelmişti.Kitabı okudu
_Ahlak Metafiziğinin işi, olanaklı bir saf istemenin yani ahlakın en yüksek ilkesinin araştırılmasından öte bir şey değildir. İnsanın istemesinin eylem ve koşullarını araştırmak değil. Saf ve pratik eleştiri arası geçiştir. _Ahlak metafiziğinin görevi, deneyim ve güdülere dayanmayan, saf aklın düşüncesinde ortaya çıkan idelerin, iradeye
Reklam
Rıfat Ilgaz'ın hastaneye yatışı ile ilgili, Başdan gazetesinin, 28.1.1949 gün ve 25. sayısında şu haber verilmiştir: "... hastaneden çıkan Ilgaz, on gün kadar savcılıkta ifadeler ve muhakemelerle meşgul olmuş ve tekrar hastalığı arttığından yatağa düşmüştür. Rıfat'ı para ile yatıracak bir hastane dahi bulunamamış, nihayet Vali Vekili Haluk
Alibaba'nın bu sayısı ile Markopaşa'nın 1.dönemi kapanacaktır. Bir yılı az geçen bu dönemde Markopaşa 23, Merhumpaşa 4 , Malumpaşa 5 ve Alibaba 4 sayı çıkabildi. 55 haftanın 36'sında çıktığına göre, 19 hafta gazete engellerle karşılaştı, yayımlanamadı. Sabahattin Ali 19 Aralık 1947'de içeriye girdi. Gazete üzerinde hükumetin, sıkı yönetimin,
Taht sahiplerine . .
Kara Ömer Ağa, Muslu Bey ve kumandanlarla İmparatorun çadırına girdi; tahtlarını görünce şaşırdı; biri altından, diğeri gümüştendi. Altın tahtı üç taraftan çeviren parmaklıkların üzerinde birer mücevher vardı; her biri belki de bir ülkenin vergisine bedeldi. Bunları yakından inceledikten sonra gözlerini tahtın iki tarafında bulunan kadife örtülü, sırma saçaklı on iki koltuğa çevirdi. Tahtın sağında gösterişli bir yemek masası vardı. Hepsini ayrı ayrı inceledikten sonra gözlerini tekrar altın tahta kaydırdı; böyle bir lüksün sebebini anlamaya çalışırken sanki kendi kendisiyle konuşur gibi: -Ey insanoğlu, mevkiin ne olursa olsun, kara toprağa götüreceğin üç arşın bezdir! Ne kadar çok ve değerli şeye sahip olursan, ayrılman o kadar zor olur.Fakir fukaranın teri, emeği, gözyaşı üzerine bu debdebeye ne gerek var?
Sayfa 214 - Kara Ömer AğaKitabı okudu
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.