"Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte... İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık. İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken duvarlara dalıp dalıp gitmesi. Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık. Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek. Birdenbire büyümesi, gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun. İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi. Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde. Saçına rüzgâr, sesine ışık düşürememek kimsenin. Parmaklarını sözüne pınar edememek. Uzaklarda bir adamın üşümesi, bir kadın dağlara daldıkça. Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan. Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun. Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması... Ayrılık o küçük ölüm, usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan."
-
Yalnızlık taşa çevirir yüreği, diyemedin. İnsan sevmezse dünya bir yaşama cezasından başka nedir ki diyemedin. Her vazgeçişte gövdemiz biraz daha uzaklaşır bizden, diyemedin. İnsan bütün acılardan sadece sevgi sözüyle döner dünyaya, diyemedin.
Senin gönlün daima meshur ve musahhardır, Mazursun…
Sen gamın ne olduğunu hiç bilmedin, Mazursun.
Ben sensiz bin gece kan yuttum,
Sen bir gece sensiz kalmadın,
Mazursun…
| Ahmed Gazali
Siz geniş vakitler umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az bulurdunuz
Yahut vaktiniz olmadı.
Son bahar yaprakları dökülürken içimden
Hazanı yaşarken bahar kokulu sabahlarda
Yüreğim üşürdü gözlerimden sel olup akan yağmurda
Sırılsıklam ıslanırken ruhum
Solmuştu bahçemdeki tüm güller
Sen o bahçemdeki açan tek güldün
Sen adını koyamadığımdın
Senin adın kavuşmak olsun.
"İnsanların bakışlarına bile dayanamıyorum, insan düşmanı olduğumdan değil, ama insanların bakışları, çevremde bulunmaları, öylesine oturup bakmaları, bütün bunlar benim için dayanılır gibi değil." Bir Prag kahvesinden eve döndüğünde bu tümceyi yazmıştır günlüğüne. Sonra şöyle devam eder: "Sabah uykusu yerine saatlerce öksürdüm, yüzerek bu yaşamın dışına çıkmayı yeğlerdim."