Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Asker tüm yurdu imam hatip' lerle ördü. 1979-80 döneminde Süleyman Demirel'in açtığı 36 imam hatip lisesi' ne, darbenin hemen ardından askeri yönetim 35 tane daha ekledi. Yapılan hesaplara göre, 2 bin ile 2 bin 500 arasında ihtiyaç varken yılda 52 bin mezun veren imam hatip lisesi, kurslar vb. Engellenmediğinde 2000' li yıllarda 6-7 milyon oya ulaşacak olan irticai kesim tek başına iktidar olacaktır. Askerin yaptığı tespit doğru çıkacak, 2000'li yıllarda ordu bizzat kendi yaratıp büyüttüğü bu "canavara" karşı mücadele eder hale gelecekti.
Sayfa 16 - Kırmızı KediKitabı okudu
"Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim. Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim. Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim. Benim için geldiklerinde, sesini çıkartacak kimse kalmamıştı." Martin Niemöller
Reklam
383 syf.
7/10 puan verdi
·
16 günde okudu
Ahmet Şık, polis nezaretinde evinden çıkarıldığı sırada, ‘dokunan yanar’ diye bağırdığı günleri unutmadık ki Kitabını Okuduk ve Okumanızı Tavsiye ederim Güzel İnsanlar...
000 Kitap 'Dokunan Yanar'
000 Kitap 'Dokunan Yanar'Ahmet Şık · Postacı Yayınevi · 2011193 okunma
383 syf.
·
Puan vermedi
OOOKİTAP
Azıcık ta olsa siyaseti takip eden herkes bilir ki Ahmet Şık ve Nedim Şener tam da bu kitap yüzünden tutuklanmış ve cezaevinde yatmıştır.... Siyasetle ilgilenen,farklı bir bakış açısı kazanmak isteyen,ufkum genişlesin siyasi anlamda diyen herkes bu kitabı muhakkak okumalıdır... TAVSİYE EDİYORUM
000 Kitap 'Dokunan Yanar'
000 Kitap 'Dokunan Yanar'Ahmet Şık · Postacı Yayınevi · 2011193 okunma
·
Puan vermedi
Fethullah Gülen'in devlet içinde örgütlenmesini detaylı olarak anlatan ilginç bir kitap. Kitapta geçen isimleri ve olayları araştırarak okuduğum için yavaş ilerliyor fakat sürükleyici.
000 Kitap 'Dokunan Yanar'
000 Kitap 'Dokunan Yanar'Ahmet Şık · Postacı Yayınevi · 2011193 okunma
İlhan Cihaner
Gülen cemaatine yönelik soruşturma yapan ve bunun bedelini ödeyenlerden biri de Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’di. İsmailağa Cemaatine yönelik başlattığı soruşturma dalavereyle elinden alınan Cihaner, bunun hemen ardınan başlattığı Gülen Cemaatine yönelik soruşturma nedeniyle de kendini demir parmaklıkların arkasında buldu. Suçu ise, cemaate dokunan herkese yöneltildiği gibi Ergenekon’cu olmaktı.
Reklam
Nuh Mete Yüksel, doğruluğu ya da hukuk sınırları içinde olup olmadığı tartışılsa da başta Gülen cemaati olmak üzere dini yapıdaki her örgütlenme ve kişiye karşı soruşturma ya da dava açan kimliğiyle bilinen bir savcıydı. Yüksel’in başına yakan Fethullah Gülen ve cemaatine dokunmasıydı. Yüksel’in ayağı planlı bir tezgâhla kaydırıldı. Bu yapılırken, yine Gülen cemaatinin hedefinde olduğu kuşku götürmeyen ÇEV de bu planlı tezgâhtan payına düşeni aldı. Bir taşla iki kuş vurulmuştu. Hem cemaatin burs alanındaki en büyük rakibi hem de cemaatin lideri Gülen’in yargılandığı davanın savcısı kamuoyu önünde itibarsızlaştırılıyordu.
Kendisi de, ardında cemaatçilerin arandığı bir “seks kaseti komplosuyla” önce görevini, sonra da tüm itibarını yitirecek olan Nuh Mete Yüksel’in hazırladığı iddianame, neredeyse Saral ve Ak ekibinin kaleminden çıkmış gibiydi. Telekulak davasının sanıkları olan bu polis müdürlerinin yaptığı çalışma sırasında kendilerine gönderilen rapor ve tutanaklardan yola çıkılarak hazırlanan iddianameyle ilgili dava 16 Ekim 2000’de görülmeye başlandı. Yaklaşık 2,5 yıl sürdükten sonra da 10 Mart 2003’te sonuçlandı. 1971 darbesinden sonra 3 yıl ceza almışken 7 ay sonra Ecevit hükümetinin çıkardığı afla özgürlüğüne kavuşan Gülen, bu kez de Rahşan Affı olarak bilinen 2000 yılı Aralık ayında çıkarılan 4616 sayılı Af Yasası uyarınca, aynı suçun 5 yıl içinde tekrar işlenmemesi koşuluyla davası kesin hükme bağlanmadan ertelenerek kurtuldu.
Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel de Gülen hakkında 1 yıldır yürüttüğü soruşturmanın sonuna gelmişti. Savcı Yüksel 3 Ağustos 2000’de, Gülen’in tutuklanması talebiyle nöbetçi Ankara 2 No’lu DGM yedek hâkimliğine başvursa da birkaç gün sonra mahkeme bu talebi reddetti. Bunun üzerine Ankara 2 Nolu DGM Fethullah Gülen hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkardı. Gülen’in firari kaçak durumu çok sürmedi ve 28 Ağustos 2000 günü gıyabi tutuklama kararı kaldırıldı. Askerin öfkesini çeken bu kararın ardından Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, adını vererek Gülen’i hedef gösterdi ve gıyabi tutuklama kararının iptal edilmesini cemaatin yargıya sızması olarak değerlendirdi. Her fırsatta hiç bir illegal yapılanma ve örgütlenme içinde olmadığını dile getiren Gülen hakkında düzenlenen iddianame Ankara DGM Başsavcılığı’nca 22 Ağustos 2000’de kabul edildi. 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/1. maddesi uyarınca, “Anayasal sistemi değiştirerek yerine İslamî esaslara dayalı devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu” iddiasıyla Gülen hakkında 10 yıla kadar hapis cezası isteniyordu.
Özal İktidarı
Gülen cemaatinden gelen baskılarla 1984 yılında Polis Akademisi Yasası’nda yapılan bir değişiklikle lise ve üniversite mezunlarına doğrudan Polis Koleji’ne girme imkânı tanındı. Daha önce sadece Polis Koleji’nden mezun olanların devam edebildiği Polis Akademisi’nin ilk ve son sınıflarına dışarıdan da öğrenci alınmasına ilişkin yapılan bu düzenleme emniyet içindeki sistematik Fethullahçı örgütlenmenin de miladıydı.
Reklam
1980’li yılların ortalarından itibaren de cemaatçiler, gelecekte Türkiye’yi yönetecek kadroların yetişmesi planı olan “Altın Nesil” projesi kapsamında eğitim yoluyla bürokrasiye girmiş Işık Evleri’ nden mezun öğrencilerden polislik mesleğine yönlendirilenler de 1987-91 yılları arasında Polis Akademisi, Polis Koleji, Polis okulları ve bazı emniyet daire başkanlıklarında etkili olmaya başlamıştı.
Gülen hareketi daima ülkenin hem görünürdeki hem de gerçekteki “iktidarına” yakın durmayı seçti. Refah Partisi ve lideri Necmettin Erbakan’ı iktidardan indiren 28 Şubat sürecinde faydalanılan isim olan Fethullah Gülen, kendisiyle işi biten askerin gücünü tırpanlamak istemesiyle aleyhinde açılan bir dava nedeniyle ABD’ye "hicret" ! etmek zorunda kaldı.
1980 darbesi sonrası yükselen dinci-gerici fikri akımlar içinde Fethullahçılar mayası en iyi tutan örgüttü. Bunda hem darbe döneminin hem de Turgut Özal liderliğindeki sözüm ona sivil ANAP iktidarı döneminin tüm nimetlerinden faydalanmasının etkisi de yadsınamaz bir gerçek elbet.
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.