Sonra ne gördüm bil bakalım! Bir uçurtma!
İlk kez seninle birlikte görmüştüm geçen yıl. Ben ne olduğunu bilememiştim de sen demiştin uçurtma diye. Kocamandı senle gördüğümüz. Bizim goğümüzdeydi hem. Bu seferki o kadar büyük değildi. Ama maviydi onun gibi. Abiye dedim ki:
"Bak uçurtma kaçmış!"
"Hani bakayım! Nereden kaçmış?"
"Bizim göğümüzden kaçmış. Ama onu sakın vurma!" Ağabeyin gözleri doldu ben böyle deyince. Bana simit aldı. Babam gibi.
Ağabey uçurtmayı vurmadı. Belki annemi de vurmazdı. O uçurtma nasıl kaçmış İnci?
Sordum ona, "Senin de yüreğin çarpıyor mu?" diye. Çarpıyormuş. Herkesin ki çarparmış. Ama kimininki aydınlık olurmuş, kimininki karanlık. Dışarıdan hangisinin karanlık, hangisinin karanlık olduğu nasıl anlaşılır İnci?
Gardiyanlar avlu merdivenlerini çıkıp idareye giden dış kapıyı da kapatırlar. Akşamı götürürler anahtarlarıyla birlikte. Yıldızları da...
Safinaz başının üzerinde yıldız görmeyi, çocuklarından bile çok özlemiş. Sen şimdi başının üzerinde yıldızları görebiliyor musun İnci?
Burnun büyüdü mü? Hani Pinokyo'nunki gibi... Sen anlatmıştın Pinokyo diye bir kukla varmış. Yalan söyleyince burnu uzuyormuş. Yalan söylersen senin de burnun büyür demiştin bana. Sen de yalan söyledin!
Ey insan, hiç mümkün müdür ki: Sana bu simayı veren, o simada böyle bir sikke-i rahmeti ve bir hâtem-i ehadiyeti vaz'eden zat, seni başı boş bıraksın, sana ehemmiyet vermesin, senin harekâtına dikkat etmesin, sana müteveccih olan bütün kâinatı abes yapsın, hilkat şeceresini meyvesi çürük, bozuk, ehemmiyetsiz bir ağaç yapsın? Hem hiçbir cihetle şüphe kabul etmeyen ve hiçbir vechile noksaniyeti olmayan, güneş gibi zâhir olan rahmetini ve ziya gibi görünen hikmetini inkâr ettirsin. Hâşâ!
Ey insan! Bil ki o rahmetin arşına yetişmek için bir mi'rac var. O mi'rac Bismillahirrahmanirrahîm 'dir. Ve bu mi'rac ne kadar ehemmiyetli olduğunu anlamak istersen, Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyan'ın yüz on dört surelerinin başlarına ve hem bütün mübarek kitapların iptidalarına ve umum mübarek işlerin mebdelerine bak. Ve Besmele'nin azamet-i kadrine en kat'î bir hüccet şudur ki İmam-ı Şafiî (ra) gibi çok büyük müçtehidler demişler: "Besmele tek bir âyet olduğu halde, Kur'an'da yüz on dört defa nâzil olmuştur."