Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kendi Halinde Okur

Kendi Halinde Okur
@Akblue
Türkiyeli değil TÜRK!
48 okur puanı
Eylül 2019 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
Gel, gel, ne olursan ol, gel! İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol, gel! Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir. Ve: Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol!
Sayfa 80 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Reklam
Onun savunduğu İslami gelecek planı; başka herkesin uymak zorunda olduğu, her şeyi kapsayan tekil bir ütopik vizyondu.
Sayfa 168 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Samimi Bir Tespit
İslam'ın üstün olduğunu ilan ediyoruz; ancak neden üstün olduğunu bilmiyoruz. İslam'ın bütün bireysel ve toplumsal problemlerimizi çözebileceğini ilan ediyoruz; ancak nasıl olacağını bilmiyoruz. Problemlerimizi çözmeye çalıştığımızda, ya kapitalist ve demokratik modele ya da sosyalist ve Marksist modele veya her ikisini birleştiren modellere benzer bir modele ulaşıyoruz. Sonra da bu modeli 'İslami' olarak adlandırma yoluyla 'Müslümanlaştırmaya' çalışıyoruz."
Sayfa 162 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Türkiyede Siyasal İslam :D
Biraz şaşırdı. "Tamam, Ramazan ayındayız ve sana inanıyorum" dedi. Bu mübarek ayın Müslümanların bilincinde sarsılamaz bir yeri vardır. Gündüz saatleri boyunca yiyecek ve içeceklerden uzak duran, günlük yaşamın normal alışkanlıklarından vazgeçen herkes, insani anlayış, şefkat ve barışçıl sosyallik ihtiyacına odaklanır. Bu öz disiplin şartları altında yaşam kolay değildir. Bu nesnel ders, insanları nazik olma ve diğer insanların da aynı şekilde karşılık vereceğine güvenmeye yöneltmektedir. "Ancak Ramazan'da bile yemek yemek zorundayız" diye ekledi. Masanın altından sağ elinin iki parmağını birbirine sürterek bana gösterdiğini fark ettim. "Fulus" diyordu işaretle. Yani para. Beş yüz riyali gizlice eline koydum. "Normalde bekleme listesine girmen gerek. Ama büyükannen öldüğüne göre..." bir an duraksadı, "risk alıyor ve sana bir koltuk veriyorum."
Sayfa 156 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Metni anlamak ve yeni anlamlar bulmak için sürekli bir çaba gösterme ilişkisi olmaksızın, İslam toplumlarının canlılığı askıda kalmaya mahkumdur. Eğer her şey önceden verili kabul edilirse, yeni hiçbir şeye yer kalmaz. Akıl yani insan aklı ilgisiz bir yüke dönüşür. Çünkü her şey, çoktan ölüp gitmiş sakallı adamların fikirlerinden elde edilmiş basit bir yap/yapma formülüne indirgenecektir.
Sayfa 155 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Reklam
Hiçbir şeyin ebediyen "çağdaş" kalamayacağını savunuyordum. İslam'ın çağdan çağa, coğrafi bölgeye ve zamanın şartlarına göre yeniden ifade edilmesi, taze bir anlayışla değerlendirilmesi gerekiyordu. Değişen aslında bizim sabit değerlere ilişkin anlayışımızdır. Bizim anlayışımız geliştikçe, belli bir çağın İslamı -iman esasları hariç- bir başka çağın İslamı'yla pek benzerlik taşımayabilir.
Sayfa 155 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Vahhabilik
İslam tarihinin çeşitli zamanlarındaki ve dünyanın çeşitli bölgelerindeki karmaşıklığı ve çeşitliliğini ve İslam'ın çeşitli, çoğulcu yorumlarını radikal biçimde reddetmekle, Vahhabilik İslam'ın bütün ahlaki içeriğinden yoksun bırakılmış ve kısır bir helal-haram listesine indirgemiştir.
Sayfa 153 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Vahhabilik
Buna göre bütün büyüklüğü, karmaşıklığı ve çoğulluğu ile İslam medeniyeti tarihi ve kültürü tamamen önemsizdi. Gerçekten de bu tarih ve kültür, sapkınlık ve yozlaşma olarak nitelendirilip reddediliyordu. Bu durumda Suudilerin kültürel varlık ve Mekke'nin kutsal topolojisi konusunda herhangi bir duyguya sahip olmamaları şaşırtıcı değildi.
Sayfa 150 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
İbn Teymiye
Çağdaş Suudi ilkeleri Abdülvehhab kadar, on üçüncü yüzyıl Müslüman siyasal bilimcilerinden, kahraman ve geleneksel aydın İbn Teymiye'ye de çok şey borçludur. İbn Teymiye, İslam ümmetinin haçlıların saldırılarının verdiği hasarları tamir etmeye çalıştığı ve Moğolların kuşatması altında bulunduğu bir dönemde, özellikle ümmetin gücüne ve hayatta kalmasına odaklanmıştı. Müslümanlar arasındaki gerilimleri temel zayıflık kaynağı olarak gördü ve yorum çoğulluğunu yasaklama yoluna gitti. Her şeyi Kur'an ve sünnette bulmak mümkün mümkündü, hatta kelam ve felsefenin İslam'da yeri bile yoktu. Kur'an'ın lafzi olarak yorumlanması gerekiyordu. Örneğin; Kur'an, Allah'ın arşında oturduğunu söylüyorsa, Allah arşında oturuyor demektir, nokta. Arşın doğası ve maksadı konusunda hiçbir tartışma yapılamaz. Hiçbir şey mecazi veya sembolik olarak yorumlanamaz.
Sayfa 149 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Ortadoğu'daki seyahatimde oldukça uzun yolculuklar yaptım. Ancak bu yolculuklarda aldığım mesafe, yönetilenlerle yönetenler arasındaki uçurumla boy ölçüşemezdi. Sıradan Müslümanların adalet ve eşitlik içinde yaşama arzusu, seçkinlerin ideal yaşama vizyonuyla daima çatışıyordu. Arayışımı bu çatışmanın şekillendireceğini anladım.
Sayfa 125 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Reklam
Dilenci içini çekti. "Hırsızlar ve suikastçılar şehri ele geçirdi. Valizini ve ayakkabılarını gözetmek için iki dinar isterim." Kabul ettim ve camiye girdim. Namazımı kıldıktan sonra, Abbasi mimarisinin nadir kalıntılarından birini incelemek için içeride biraz oyalandım. Dışarı çıktığımda dilenci ortalıkta yoktu. Çoktan gitmişti. Giderken valizimle ayakkabılarımı da beraberinde götürmüştü.
Sayfa 115 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
"Baas anayasası ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü, inanç özgürlüğü ve sanat özgürlüğünü hiçbir otoritenin yok edemeyeceği kutsal haklar olarak ilan etmektedir." Ancak, bu özgürlüğü daha çok komünistler için uygun görüyorlardı. İfade, yayın ve toplanma özgürlüğü devlete aitti; vatandaşlar ise devletin merhametine kalmıştı!
Sayfa 113 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
BA'AS
"Ba'as" sözcüğü yeniden diriliş anlamına geliyordu. Baasçılar, Arap kavminin kötü kaderini tersine çevirmek için birleşik Arap kavmi olarak köklerine geri dönmelerinin, yeniden dirilmelerinin gerekliliğini savunuyorlardı. Kutsal ve ebedi misyonları, Arap kavmini sosyalizm sancağı altında birleştirmekti. Arap milliyetçiliği yoluyla yeniden dirilmeyi umuyorlardı. Bu misyon aslında İslam'a aykırı kabul ediliyordu. Baasçılar kutsal misyonlarını İslam tarihi dahil, Arap tarihinin tüm dönemlerini aşan doğal bağlamında algılıyorlardı.
Sayfa 113 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
GÜÇ TEHLİKEDİR
"Bu 'imam' işini anlamıyorum" dedim, "eğer manevi ve siyasi liderliği tek kişide toplamak istiyorsan, sorun istiyorsun demektir." "Ama imamlar 'masum'dur; hata yapmazlar" dedi. "İşte sorun da burada" diye cevap verdim. "Bir insan nasıl tamamen masum olabilir. Eğer o kadar masumsa, o zaman insan değil melektir. Peki ya İmam Humeyni yeni bir Hasan Sabbah'a dönüşürse?"
Sayfa 105 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Seyahat
Gazali'ye göre seyahat, imanın temel unsurlarındandır. Tefekkür ve seyahati, ilim arayışının ortak noktası olarak birbiriyle ilişkilendirir. Hem dünyevi ilimler hem de kişinin kendisi ve kainattaki yerine dair batıni ilimler seyahat yoluyla elde edilebilir. İlim, cennetin kapısıdır ve seyahat o kapıyı açan anahtardır.
Sayfa 90 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Tasavvufta, yozlaşarak otoriterleşme ve mürşidin her yerde hazır ve nazır olduğu bir külte dönüşme eğilimi egemendi.
Sayfa 87 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
323 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.