Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kendi Halinde Okur

Kendi Halinde Okur
@Akblue
Türkiyeli değil TÜRK!
50 okur puanı
Eylül 2019 tarihinde katıldı
Müslüman toplumlar, sürekli olarak bu eski şeriat anlayışına dönmekle, hakikatin aktif arayıcıları olmaktan çıkıp, pasif muhataplarına dönüşmüşlerdi. Çağdaş problemlerin tümünü, asırlar öncesinin sosyal yapılarının çözeceğine dair inanç, psikolojik teselliden ibaretti. Nostalji ve kendinden emin olma hali, Müslümanların yeni ruh haliydi. Yine de herkesin geçmişteki şeriat yaşamını arzulamadığını biliyordum. Şeriata derinden bağlı, ama davranışlarında son derece "modern" olan Ayşe'yi düşündüm.
Sayfa 240 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Reklam
Peşaver'e geri dönerken, endişeden titrediğimi hatırlıyorum. Büyük İslami düşünce ve ilim mirası, buna mı indirgenmişti? Yalnızca Peygamber'in fiziksel görünüşünü fetişleştirmeye mi? Son derece dışlayıcı bir saflık anlayışına mı? Şeriata ilişkin bir Ortaçağ anlayışına mı? Hakkaniye Medresesi, "bir ilim merkezi" olmaktan çok, bir nefret çiftliğine dönüşmüştü. Eğitim ve öğretim almış insanlar değil, kendi yollarının tek hak yol olduğundan emin, dar görüşlü bağnazlar yetiştiriyordu. Kritik çoğunluğa ulaşıp, onların görüşüne katılmayanlarla savaşmalarına ne kadar zaman kaldığını düşündüğümü anımsıyorum. Şiilere karşı ne zaman savaş ilan edeceklerdi? Pakistan'ı kendi cennetlerine ya da bir başka deyişle cehenneme dönüştürmelerine ne kadar kalmıştı? Medresenin mizah duygusundan ve yaşama sevincinden tamamen yoksun olması, beni bu öğrencilerin ciddiye alınması gerektiğine ikna etmişti.
Sayfa 224 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Şeriat
Ben ona, şeriatın semavi yönünün bulunmadığını açıkladım. İslam'da meşru biçimde semavi olarak tanımlanabilecek tek şey Kur'an'dı. Şeriat bir insani yapı, belli bir dönemin -bu dönem sekizinci asırdı- şartları içinde ilahi iradeyi anlama girişimiydi.
Sayfa 235 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Bu hizmet aynı zamanda insanların birbirlerine uygun olup olmadığını da söylüyor" dedi Ayşe, biraz utanarak. Olup biteni o zaman fark ettim. "Ayşe, ben zaten evliyim" dedim. Elimi sevgiyle tuttu:" Ama şeriat Müslüman erkeklerin birden fazla eş almasına izin veriyor" dedi. Sonra boynuma sarıldı, başını omzuma koydu ve fısıldadı: "İkinci eşin olabilirim." Ani gelişen bu olaylardan şaşkına dönmüş halde irkilerek, "Ben aslında şeriatın o kısmına inanmıyorum" dedim.
Sayfa 237 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
"Şeriata karşı mısın?" "Hayır Sahip, karşı değilim. Ben sakallıların şeriatına karşıyım. Çünkü onların şeriatında adalet, merhamet, affetme ve cömertlik yok. Şeriat namına, her şeyi yasaklamak istiyorlar. Sinema, müzik, televizyon... Benim karşı olduğum, korku ve nefreti körükleyen zevksiz şeriat. Ben bu şeriatı bize dayatmak isteyen askerlere ve sakallılara karşıyım."
Sayfa 228 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Reklam
"Peygamber'in yaptığı birçok şey kendi devrinin ürünüydü. Bunları sünnetin zorunlu bir parçası olarak görmüyorum. Sünnetin büyük ölçüde Hz. Peygamber'in yerleştirdiği ruha dayandığını düşünüyorum. Cömertlik, sevgi ve hoşgörü ruhu; kendisine zulüm ve baskı yapanları affetmede ısrar etmesi; yaşlılara, çocuklara ve toplumda bir kenara itilmişlere karşı gösterdiği saygı ve hizmet anlayışı; adalet, eşitlik, dürüstlük konusundaki titizliği; araştırma, ilim ve eleştiriye bağlılığı; işte bu sünnetlere uymamız gerekiyor." "Sen kim oluyorsun?" diye bağırdı öfkeyle; "Kalkmış bir de sünnetin ne olup ne olmadığını söylüyorsun. Sakalın bile yok!"
Sayfa 224 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Öğretmen felsefeden söz etmem karşısında dehşete düşmüş gibiydi. "Biz burada saf şeriatı öğretiyoruz" diye vurguladı.
Sayfa 223 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Şeriat
İslam'ın şeriatla denk olduğu şeklindeki bir anlayış, İslam'ın temel esaslarında sapmaya yol açmaktadır. Hiç de şaşırtıcı olmayan biçimde, Müslümanların şeriatı her derde deva bir ilaç, İslam toplumunu yeni sömürgecilik çağından İslam'ın cennetine götüren tek aşamalık süreç olarak algılamalarına yol açmaktadır. Bize göre, günümüzdeki haliyle şeriatla İslam'ın ruhu birbirinden oldukça farklı iki ayrı husustur. Şeriatın bütüncül yapısı, özellikle çok değer verdiğimiz İslami düşüncenin çeşitliliğini dışlamaktadır. Bir Müslümandan şeriata karşı olmasını istemek, tıpkı ondan günah lehine oy vermesini istemek gibidir. Ama biz günahı seçtik ve şeriatı sorgulamaya başladık. İslam medeniyetinde, şeriat kavramı nasıl inşa edilmiş ve gelişmiştir? Neden böylesine kalıtsal bir Ortaçağ etkisi kazanmıştır? İcmalcilerin beyin fırtınası toplantılarında, sürekli olarak aynı soruyu sorduk: Şeriat ile tam olarak neyi kastediyoruz?
Sayfa 218 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Şeriat
İslam toplumunun en yüce hedeflerinden birisinin şeriat rejimini kurmak olması, gayet doğal geliyordu. Ancak, bu terimin yorumlanma biçimi bizi şaşkına çeviriyor ve kaygılandırıyordu. Şeriat içinde, kadınlar ve azınlıklara baskıcı muamele, aşırı cezalara vurgu ve çağdışı kalmış fıkıh hükümleriyle yetinme gibi İcmalcilerin reddettiği birçok husus da vardı. Üstelik şeriatın İslam'la özdeşleştirilmesinden endişe duyuyorduk.
Sayfa 217 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Şeriat
Şeriat sözcüğünün sözlük anlamı "suya giden yol veya caddedir"dir. Dini anlamı ise Allah'a, dolayısıyla cennete götüren yoldur. Müslümanlar bu yolu izleyerek, şeriatı aile ilişkileri, suç ve ceza, miras, ticaret, toplumlar ve devletler arası ilişkiler için genel ve hukuki bir çerçeve olarak kullanıyorlar, böylece kendi dini değerlerine somut bir şekil veriyorlardı. İslam, genellikle İngilizceye "Islamic Law" (İslam hukuku) olarak tercüme edilen şeriat yoluyla, İslam toplumlarında kendisini ifade ediyordu.
Sayfa 217 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Reklam
Şeriat
Ümmet düzeyinde ise İslam dünyası genelinde tüm gelecek planlarının, gittikçe artan oranda her şeyi kuşatan, raflarda duran hazır bir cevaba yani "şeriat" a indirgenmesinden derin kaygı duyuyorduk.
Sayfa 216 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Onun savunduğu İslami gelecek planı; başka herkesin uymak zorunda olduğu, her şeyi kapsayan tekil bir ütopik vizyondu.
Sayfa 168 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Samimi Bir Tespit
İslam'ın üstün olduğunu ilan ediyoruz; ancak neden üstün olduğunu bilmiyoruz. İslam'ın bütün bireysel ve toplumsal problemlerimizi çözebileceğini ilan ediyoruz; ancak nasıl olacağını bilmiyoruz. Problemlerimizi çözmeye çalıştığımızda, ya kapitalist ve demokratik modele ya da sosyalist ve Marksist modele veya her ikisini birleştiren modellere benzer bir modele ulaşıyoruz. Sonra da bu modeli 'İslami' olarak adlandırma yoluyla 'Müslümanlaştırmaya' çalışıyoruz."
Sayfa 162 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Türkiyede Siyasal İslam :D
Biraz şaşırdı. "Tamam, Ramazan ayındayız ve sana inanıyorum" dedi. Bu mübarek ayın Müslümanların bilincinde sarsılamaz bir yeri vardır. Gündüz saatleri boyunca yiyecek ve içeceklerden uzak duran, günlük yaşamın normal alışkanlıklarından vazgeçen herkes, insani anlayış, şefkat ve barışçıl sosyallik ihtiyacına odaklanır. Bu öz disiplin şartları altında yaşam kolay değildir. Bu nesnel ders, insanları nazik olma ve diğer insanların da aynı şekilde karşılık vereceğine güvenmeye yöneltmektedir. "Ancak Ramazan'da bile yemek yemek zorundayız" diye ekledi. Masanın altından sağ elinin iki parmağını birbirine sürterek bana gösterdiğini fark ettim. "Fulus" diyordu işaretle. Yani para. Beş yüz riyali gizlice eline koydum. "Normalde bekleme listesine girmen gerek. Ama büyükannen öldüğüne göre..." bir an duraksadı, "risk alıyor ve sana bir koltuk veriyorum."
Sayfa 156 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Metni anlamak ve yeni anlamlar bulmak için sürekli bir çaba gösterme ilişkisi olmaksızın, İslam toplumlarının canlılığı askıda kalmaya mahkumdur. Eğer her şey önceden verili kabul edilirse, yeni hiçbir şeye yer kalmaz. Akıl yani insan aklı ilgisiz bir yüke dönüşür. Çünkü her şey, çoktan ölüp gitmiş sakallı adamların fikirlerinden elde edilmiş basit bir yap/yapma formülüne indirgenecektir.
Sayfa 155 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
191 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.