Merhaba Rabia Hanım,
Bana katılmadığınız noktalar hakkında bir şeyler demek istiyorum.
1)Ülkemizdeki suçların yüzde doksanının bizim ülkemizde yaşayan insanlardan kaynaklandığını söylemişsiniz. Bu konuda bir şey diyemiyeceğim çünkü elimde bir veri yok. Fakat burada toplam suçun ne kadarının bizim ülkemizdeki insanlara ait olduğu ne kadarının yabancılara ait olduğu yaklaşımı pek sağlıklı değil. Mantıklı olan yaklaşımın yabancıların kendi içlerindeki suç oranlarını tespit etmek. Ancak böyle sağlıklı bir sonuca ulaşabiliriz. Çünkü şu an için zaten sayıca TC vatandaşları fazla olduğu için suçta da TC vatandaşı ağırlıklı çıkar. Ki bir diğer noktada da televizyonda yapılan haberlerde maalesef defalarca kez haber kanallarının bilinçli olarak yabancı kelimesi kullanmadığını farkettim. Örneğin kavga çıkmış ve yaralama durumu olmuş, haber kanalları bunu gruplar arası çıkan kavga olarak sunuyor, bu durumun yabancılardan kaynaklandığını özellikle saklıyorlar. Şimdi bu noktada aklınıza şöyle bir soru gelebilir: Eğer haber kanalları bunu saklıyorsa siz nasıl bilebiliyorsunuz diye. İnternet haber sitelerinden öğreniyorum. Yani konvansiyonel medyayı takip etmeye mecbur kalsak bunların hiçbirini bilemeyeceğiz. Sonuç olarak her ne kadar elimde bir veri olmasa da gördüğüm haberler ve daha haberi yapılmayan nice olaylardan yaptığım tahmin yabancıların suç işleme oranının yüksek olduğu.
2)Şeriat kısmında şeriat azınlık bir grubun isteğiyle olmaz demişsiniz doğru buna katılıyorum. Fakat ortada şöyle bir denklem var: Benim görüşüm Erdoğan’ın kafasında her zaman bir şeriat, doğrudan şeriat olamasa dahi İslami yönetimin ağırlaştırıldığı bir ülke düzeni olduğu konusunda. Fakat 100 yıldır cumhuriyette yaşamaya alışmış insanlara bunu yaptırabilmesi sizin de ifade ettiğiniz gibi pek mümkün değil. En basitinden Akp’ye oy veren insanların çoğunluğunun şeriatı istemeyeceği görüşündeyim. Fakat bu noktada şu an olan durum şu: Bu vatanla, milletle hiçbir organik bağlılığı olmayan ve şeriat düzeninden gelen milyonlarca insan var. Ve bu insanlar sadece Türkiye’de değili nereye giderlerse gitsinler şeriat istiyorlar. Avrupa’da dahi bunun için eylem yapıyorlar. Yani bu insanlarda ben bu ülkeye sığındım, bu ülkenin var olan düzenine saygı duymalıyım gibi bir bilinç katiyen yok. Hristiyanların ağırlıklı yaşadığı yerde bile umursamadan şeriat gelmeli diyorlar. İşin ironik tarafı bu insanların çoğu şeriat olan yerde durmayıp laik ülkeleri tercih ediyorlar sonra gittikleri yerde gene şeriat talep ediyorlar. Böyle saçma sapan ironik bir döngü var.
3)Parti/özerklik konusu kısa vadede olacak bir şey değil elbette. Fakat mesele yarını kurtarmak değil Türk milletinin geleceğini tehlikeye atmamak. Daha geçen gün internet haber sitelerinin birinde bir bölgenin Afgan ya da yabancı dernekleri başkanı olması lazım (emin değilim) bir bölge için kendi adaylarını çıkarma çağrısında bulundu. Sayıca çok fazlayız seçimi kazanırız dedi. Ben bu ihtimali sadece az önce bahsettiğim haber sitelerine bağlamıyorum. Bir noktada yabancıların bunu denemesi çok çok olası. Çünkü bu durumun kendileri için getireceği avantajlardan, fırsatlardan doğal olarak yararlanmak isteyecekler.
4)İşsizlik konusunda özellikle işverenler ve milletimizin bir kısmının büyük bir algı kurbanı olduğu kanaatindeyim. Mesele Türk işçinin çalışmaması değil, mesele Türk işçinin yabancıların şartlarında çalışmak istememesi. Daha fazla maaş talep ediyorlar haklı olarak. İşverenlerde zaten daha az maaşa sigortasız çalışacak kişileri tercih ediyor çünkü çok daha fazla kar elde ediyorlar. Daha sonra da işverenler bu karlı düzenleri bozulmasın diye bizim milletimiz çalışmak istemiyor palavrası atıyor. Aslında olan işverenlerin kendi şartlarını kabul ettirecek “köle” Türk işçi bulamamaları. Sektörel olarak yabancıların çalıştığı bir yer olmasa da Türkiye’deki duruma örnek teşkil edecek bir örnekten bahsedeyim. Çok yakın bir arkadaşımın annesi çok ünlü bir süpermarket zincirinde mağaza çalışanı olarak çalışıyor. Kadının haftada bir izni var ki o da sabit bir gün değil. Yani bir izninden diğer iznine 1 haftadan fazla zaman geçtiği oluyor. 8 saatlik çalışması bittikten sonra nadiren işten çıkabiliyor çünkü süpermarket en başta bu konuda avantaj elde etmek için kadına birçok belge imzalatmış. Zaten bu kadına özel yaptıkları bir durum değil standart bir prosedür. Bu sebeple fazla mesai ücreti diye bir kavram yok. Bazı günler 12 saate varan çalışmaları oluyor. 2 ayda 1 sayım olduğu için o zamanlar tüm gün çalışıyor. Mobbing, kasada açık çıkarsa çalışanların cebinden ödemek zorunda olması, acil bir durum olduğunda çalışma saati dışında da çağrılması da cabası. Kadının tüm bu şartlar için aldığı para ise sadece 20 bin lira. Asgari ücretin 17 bin lira olduğu yerde bu kadar fazla çalışmaya verdikleri para evet sadece bu kadar. Tüm bu sebeplerden dolayı da o çok ünlü süpermarketin mağazalarında sürekli bir sirkülasyon var. İnsanlar sık sık işten çıkıyor ve yenileri giriyor. Süpermarket zaten çalışacak bir sürü insan var avantajından yararlanarak şartları iyileştirmeye asla yanaşmıyor. Şimdi düşünün bir Türk çalışan bu şartlarda çalışıyorsa yabancıların çalıştıkları şartları bir hayal etmeye çalışın. Türk işçilerin neden yabancıların çalıştıkları yerde çalışmak istememesi çok aşikar bir şekilde ortada. Yani yabancıları bu ülkeden gönderdiğimiz takdirde o işverenler hiç istemese de Türk işçileriyle ortak bir noktada anlaşmak zorunda kalacaklar çünkü artık sömürebilecekleri bu kötü şartlarda çalışmaya mecbur yabancılar kalmayacak ellerinde. Yani yabancılar şu an ülke ekonomisini ayakta tutmuyor sadece Türk işçilerinin istihdamını baltalıyorlar hepsi bu.