Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Barla

Barla
@Alaimisemaa
Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da. Duha Suresi-3
10 okur puanı
Temmuz 2018 tarihinde katıldı
Diriliş
....Bu savaşlarda bedenlerden, maddî vücutlardan önce ruhlar, manevî vücutlar, yani varoluşlar düşer, tutsak olur, yenilgiye uğrar. Ya da tersine düşürür, tutsak eder, yenilgiye uğratır. Bu bir zihniyet savaşıdır.
Sayfa 7 - 79. Baskı Diriliş yayınları
Reklam
Izdırap çekmeyenler, başkalarının ızdırap çekebileceğini akıllarına bile getirmezler.
Sayfa 78 - Nesil
Hz. Ali'den
Sırrın senin esirindir. Eğer onu ifşa edersen sırrına sen esir olursun.
Sayfa 55 - Nesil

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Musibetin arkasındaki güzellikler
Kendi kendinize sormaya başlarsınız: " Acaba yaşamın biricik hedefi, maddî bolluğu ve zenginliği elde etmek, günahlarla kalpleri karartan ve insanı mânen zehirli hançerlerle yaralayan kötü eğlencelere dalmak, boş ve uyuşturucu eğlenceler peşinde koşmaktan mı ibaretmiş? Güya geçim dertleri bitmiyormuş gibi üstelik bu kadar lüzumsuz şeylere ihtiyaç var mıymış? Hayır, hakikat ve saadetle yaşamak asla böyle değilmiş" diye size aklâne ve müdebbirane bir muhakeme ve muhasebe yapma meziyetine yükseltir.
Sayfa 31 - Nesil
Zahmetin altında rahmetin cilvelerini görerek meşakat ve mesaide rahatlık ve makbuliyet müşahede eder.
Sayfa 26 - Nesil
Reklam
Program
"Pazartesi günü başlarım,yahut yarın sabah başlayacağım" sözünü hiçbir zaman söylemeyiniz. Müsbet ve meşru, faydalı ve yapıcı bir düşünceyi hemen harekete getiriniz. Onu hemen ve derhal yapmak en iyi başlangıçtır.
Sayfa 24 - Nesil
Sabır, sebat ve hareket
Atalet ve tenbellik döşeğinde zelilane yatıyorsanız, irade ve gayretinizi kamçılayınız. Maddî ve mânevî hayatınızı yeni baştan kurmalı ve düzen vermelisiniz.
Sayfa 21 - Nesil
İnsan ölümsüz olsaydı,güzellik ve erdemin peşinden koşacak mıydı? Eğer ölümsüz olsaydık sevebilecek miydik? "Ölüm güzelliğin ayanasıdır" demiş şair. Hayatın bir sonu olduğunu, dünyadaki varlığımızın geçici ve kırılgan olduğunu bildiğimiz için güzelliğe sevdalanırız.
Sayfa 28 - Timaş
İnsan dünya hayatında tamamlanamayan bir varlıktır. O halde, ruhun özlemi bu dünya hayatını uzatmakla karşılanamaz, 'aynısından biraz daha fazla' almak en derin arzularımızı tatmin etmez.
Sayfa 28 - Timaş
İyilik Kalır
Ruhumuzun menzili,kavrayışımızın ötesindedir. Ruh devamlılıktan fazlasını arzular; bizi aşan,ötemizde bir yere varmak ister. Ruhun en derin özlemi olan gerçek mutluluk,insanın elde ettiği güçte değildir. Ruh ebediyeti arzular. Bu dünyada olmayanı...
Sayfa 27 - Timaş
Reklam
...din yaşamın kurtarılması için değil,yaşamın kendisi için gereklidir,insanın, kaçınılmaz yenilgisini kabul etme yoludur,insanoğlu için nihai zafer diye bir şey yoktur. Sonunda hepimiz öleceğiz.
Sayfa 25 - Timaş
Mağlup ve Galip
Bu dünyada bir 'var olma' meselesi var... İşte bununla ilgili psikoloji,felsefe, bir sürü şey. Bir de 'yâr olmak' diye bir şey var. Sevgili olmak. Yaratıcıyla sevgili olmak. İşte yâr olduğu zaman insan belki de tam bir varoluş yaşayabilir..
Sayfa 24 - Timaş
Hepimiz birbirimiz için bir aynayız, kimse ötekinden düşüncelerini değiştirmesini talep etmiyor. Sadece kendimizi en iyi şekilde anlatmanın ve diğerini de en iyi şekilde anlamanın derdindeyiz.
Sayfa 14 - Timaş
Ötekinin sesinin de senin sesin kadar değerli şeyler söyleyebileceğini teslim etmen gerek. Sevgili buyurgan ses, belki de sen yanılıyorsundur. Biraz konuşmaya ne dersin?
Sayfa 13 - Timaş
Aidiyet sadece belirli bir topluluğa üye olma duygusu değildir; o, kendine mahsus bir anlama ve anlaşılma duygusudur.Aynı lisanı konuştuğum insanların arasında rahat ve huzur içinde olmamdan daha tabii ne olabilir?
Sayfa 11 - Timaş
Aidiyet
Birbirimize hoşça bakabileceğimiz, daha güçlü ve sahih bir aidiyete ihtiyacımız var. Benim sende dirileceğim, senin bende dirileceğin bir aidiyete...
Sayfa 9 - Timaş
Reklam
İnsanoğlu yaşamını değiştirebilir mi?
Sayfa 61
İnsan kendi olmaktan çıkabilir mi, bambaşka bir kişiye dönüşüp başka bir hayat yaşayabilir mi?
Metanoya, kendinin ötesine geçmek, kendini aşmak, kendi olmaktan çıkmak gibi bir anlam içeriyordu. Bütün sorun "kendi" kavramındaydı zaten. Ne demekti kendi, kendisi, ben? İnsan kendi adını on kez üst üste söylediğinde bile yabancılaşıyordu da, doğumundan ölümüne kadar taşıdığı "ben" bilincine, ya da "kendi" damgasına niye yabancılaşmıyordu.
Sayfa 33
Hayat bilinmez olmalıydı; nasıl yaşayacağını, ne zaman kaza geçireceğini, hangi hastalıklara yakalanacağını, nasıl öleceğini bilen bir insan, Endymion'un kaderini paylaşıyor demekti ve dünyadaki hiçbir ölümlü, bu yükü taşıyamazdı.
Sayfa 32 - Doğan kitap
Tesettürün Mahremiyet Protokolü
Tesettür,makam odalarının özel kalemi gibidir. Kadını, ulaşılmaz kılar.
Sayfa 148
Medeniyeti ninni söyleyen anneler kurar..
Annesinden masal dinlemek ya da annesine masal anlatmak ne kadar da çok sevindirir çocukları...Doğu'dan ve Batı'dan bütün cins kafalar, annelerinin anlattığı o masallarda büyümedi mi? Gazzâlî, Mevlânâ, Kemalpaşazade de bir zamanlar çocuktu. Ninnilerle uyur,masallarla uyanırlardı. Anneler istikbale şekil verecek çocuklarına hakikati; zenginlikleri, güzellikleri ya da konaklarıyla değil şefkatle dokudukları ninnileriyle öğretir.Anneyi, çocuk bakıcısından ya da mektepteki muallimeden ayıran da o şefkat değil midir?
Sayfa 117
Reklam
Ezberlenmiş bir kaç cümleyi duygusuzca söylemek,duanın özünden ne kadar da uzakmış. Bir şeye duyulan ihtiyaç, o şeyin kıymetini ortaya çıkarırmış,özgür insanlar, özgürlüğün verdiği kuvvet ve kudrete güvendiklerinden mi acaba, duada bu kadar az ısrarcı ve bu kadar monoton idiler. Bu yüzden mi duaları ruhsuzdu??!!
Sayfa 133