Bu ülkede bir adamın ruhu doğunca uçmasını önlemek için ağlar atıyorlar üstüne. Sen bana ulusçuluğun, dilin, dinin sözünü ediyorsun. Bense bu ağlardan kaçmaya çalışacağım.
Eğer 'nesnel' gerçeklik tamamen ontolojik olarak kurulsaydı, bilinçdışı olmayacaktı. Bilinçdışı, öznenin 'bir sorun'u olduğu olgusuna değil, 'nesnel gerçekliğin' sorunlu yapısına da tanıklık eder. Özne ve problemi Lacan tarafından nesnel gerçekliğin bir ontolojik çıkmazının aynı gerçekliğin (gerçekliğin öznel figürlerinden birisi olarak) içinde var olduğu bir kip olarak görülmüştür.
Sayfa 595 - Cinsellik ve Ontoloji, Alenka ZupančičKitabı okuyor
İlişki derin bir bağlılığın köklerine erişmeden çok fazla gelişen çiftler birbirinden uzaklaşmaya başlar, çünkü onları bir arada tutan bir şey olmaz. Öbür yandan hiç yükselmeden sadece derin bağlılık ve güven duygusundan kökler geliştiren çiftler de, kendini gerçekleştirmenin getirdiği gelişmeyi hiç yaşamadan, boğucu bir ilişki içinde kapana kısılmışlık hissiyle, umutsuzluğa ve çaresizliğe düşerek, başka bir deyişle tükenmişlikle baş başa kalırlar.
Kişiler, eşleriyle yaşadıkları sorunları yakın arkadaşlarıyla veya terapistleriyle ne kadar çok konuşursa, ilişkilerinde de o kadar çok tükeniyorlar.
Kişinin eşiyle doğrudan yüzleşmesinin tam aksi bir etkisi olduğunu gördüm, doğrudan yüzleşme nispetinde tükenmeden uzak kalınıyordu. Kişinin sorunlar hakkında doğrudan konuşmasının doğurduğu tükenmişliği önleme gücünün yakın bir arkadaşla konuşma sonucu tükenmişliğe götüren güçten çok daha büyük olduğunu buldum.
Mutlu çiftler her zaman konuştuklarını ve her konudan konuşabileceklerini söylüyorlar. Tükenmiş çiftler ise, önemsiz konularda bile birbirleriyle konuşmaktw güçlük yaşadıklarını söylüyorlar. İletişimleri genellikle kısa ve sert, mekanik ve olabildiğince az oluyor.
Cinsel 'enerji' insan hayatının bütününde yer alan bir unsur değildir; insan cinselliğinin 'doğal' veya ön-belirlenmiş bir yerinin olmaması, kurucu olarak yerinden edilmiş, bölük ve parçalı olması, sadece 'kendi'nden veya varsayılan doğal nesnesinden sapmalarla meydana gelmesi ve cinselliğin kurucu doyumunun bu yerinden-edilmişlikten başka bir şey olmaması Freud'un keşfinin tam olarak en önemli noktasıdır. Diğer bir deyişle, Freud'un esas ilerlemesi cinselliği (tözsüzleştirmektir (de-substantialise): Cinsel, tam anlamıyla tanımlanacak ve sınırlanacak bir (t)öz değildir, onun sınırlanması veya kısıtlanması imkansızdır. Cinsel, ne tam olarak biyolojik, organik ihtiyaçlar ve faaliyetlerden (çünkü cinsellik onların alanından doğar, onlarda başlar) ayrılabilir ne de onlara indirgenebilir. Cinsel, insani faaliyetlerden ve insan hayatından ayrılamaz ve bu da insan hayatının bütün alanlarında bulunabilmesinin nedenidir.
Sayfa 591 - Cinsellik ve Ontoloji, Alenka ZupančičKitabı okuyor
Freud 'libido' terimiyle, insan doğasında asli ve indirgenemez bir dengesizliğe işaret eder. Bir ihtiyacın her doyumu, hedefine ilerlerken verili istemin nesnesinden ve amacından sapan, böylece görünüşte işlevsiz bir sapmayı/sapağı oluşturan ek doyumun olanağını beraberinde getirir. Bu sapak ya da onun açtığı mekan, sadece listelenmiş 'cinsel bozuklukların/ sapmaların' alanını değil, aynı zamanda insanın en üstün başarısı olan kültürle ilgili olan zemini ve enerji kaynağını da kurar. Kültürün üretici kaynağı, hiçbir doğrudan amaca hizmet etmeyen ve hiçbir doğrudan ihtiyacı karşılamayan ek doyumlara bağlı olma anlamında cinseldir. Bu Freudcu kavramsallaştırmaların arkasından gelen insan doğasının imgesi, yarık (ve çatışmalı) bir doğadır ki 'cinsel' bu yarığa gönderme yapar. Eğer Freud belli bir 'enerji alanına gönderme yapmak için libido terimini kullanıyorsa bu, yaşamlarımızdaki genel enerji düzeyini anlatmak için değil, fazla enerjiden söz etmek içindir. Bu terim, (Jung'un önerdiği gibi) enerjinin bütününe işaret etmez, çünkü tam da bu bütünü 'bütün olmayan yapan şeydir.
Sayfa 591 - Cinsellik ve Ontoloji, Alenka ZupančičKitabı okuyor
Aşkın cinsel bir yanının oluşu, ölümlü olan bedenin cinsel işleviyle ilişkilidir; Rank ile Becker'e göre bu "aşkın insanın yaşadığı sorunların çözümüne yetmemesinin temelinde yatar ve günümüz insanının yaşadığı sıkıntının da büyük bir parçasıdır" (Becker 1973, 162-163). Cinselliğin doğurganlık işlevi türün devamını sağlayabilir ancak eşsiz olan bireyin devamlılığını sağlayamaz. Bu yüzden de seks hayatın bilmecelerine ancak kötü bir karşılık olabilir ve bu yüzden cinsel partner, insanın yaşadığı ikileme tam ve kalıcı biz çözüm sunmaz ve sunamaz.
Insanlar kendilerini sekse yönlendiren dürtüler ve sekse verdikleri önem bakımından farklılık gösterir. Bazı çiftler birbirlerini kardeş gibi görür; birbirlerinin en iyi arkadaşıdırlar ancak birbirlerine cinsel bir ilgi duymazlar. Bazı çiftler ise ilişkinin başlıca unsuru olan bir sevişme yaşamamıştır.
Tutulduk çiçek yağmuruna:
kırmızı, beyaz, mavi, sarı,
gülleri, karanfilleri, kınaları
hepsinin de en tazesi, en dostu, en güzeli.
Ve sesler:
güneşli bir kumsalda sevinçle yuvarlanan
dalgaların uğultusu:
gençlik
barış
hürriyet
hayat
Sorunları doğrudan konuşma ve çift terapisi dışında çiftlere verilebilecek bir diğer tavsiye ise, benzer türden streslerle ve görev bölüşümüyle ilgili meseleleri paylaşabilecekleri, dünya görüşleri benzer olan ve kendilerine geribildirim verebilecek, gerektiğinde duygusal olarak destekte ve yardımda bulunabilecek diğer çiftlerden destek alabilecekleri bir çevre kurmaktır. Bu tür bir destek grubu, çiftlerin biriciklik yanılsamalarını kırarak daha taze ve yaratıcı çözüm yolları geliştirmelerine de yardımcı olacaktır.