Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bülent SENYÜCEL

Bülent SENYÜCEL
@AngelOak
( Sapiosexual )Okumak ve yazmak arasında mekik dokuyorum. Bir yanım okumaya, diğer yanım yazmaya çekiyor. Yazmanın; okumanın en güçlü yansıması olduğunu düşünüyorum. Haydi gelin! Birlikte hayal zengini dünyalar; inşa edelim mi?
Psikolojik Danışman
Ankara Üniversitesi Lisans
Mersin
Mersin, 4 Nisan
50 okur puanı
Mart 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
"Şu anda bir yetişkin olsan da benim gözümde hep o küçük çocuk olarak kalacaksın. Annenin seni doğurduğu günü daha dün gibi hatırlıyorum. Tombul yanaklarınla üçlünün en irisiydin ve her zaman kıskandığım siyah saçlara sahiptin. Ciğerlerin kesinlikle çok güçlüydü ve seni annene verene kadar ağlamayı kesmedin. Sanki onun kollarındayken dünyadaki her şey yerli yerinde ve olması gerektiği gibiydi senin için."
Reklam
"Avukat diğer mektupları da iki erkek kardeşime vererek dağıtımı bitirdi. "Bay Kane'in vasiyetinin son hâlini gözden geçirmeden önce onun mektuplarını okumanız gerekiyor." Mührü kırıp mektubu açarken boğazım düğümlendi. Tarih, mektubun Büyükbaba'nın komaya girmesine sebep olan üç yıl önceki kazadan bir hafta önce yazıldığını gösteriyordu. Kahkahamı zor tuttum. Bir kayanın duygusallığına sahip, neredeyse NBA oyuncusu kadar uzun biri olduğumdan  "tatlı ve küçük" kendimi tanimlamak için kullanacağım son sözlerdi. Büyükbaba her şeyi görmek istediği gibi gördüğü için bazı şeylerin farkında olmazdı ve mutluydu. Bu onun en iyi özelliğiydi ve aynı zamanda duruma göre de en kötü özelliği. "
"Yüzlerce Kane çalışanı ve iş ortağının baş sağiığı dilekleri arasında saatler ilerledikçe sabrım azalıyordu. Cenazelerden daha çok nefret ettiğim bir şey varsa o da insanlarla konuşmaktı. Tolere edebildiğim birkaç insan vardı. Büyükbabam onlardan biriydi. Ve artık yoktu."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Her şeyden önce giysisi üzerine oturmamıştı. Koyu renkli, hazır giyim, üzerinde berbat bir şekilde duran takım elbisesi vardı. Gerçekte hiçbir hazır takım elbise onun bedenine ömür boyu uymadı. Ve o gece, hep olduğu gibi, kasları yüzünden kumaş buruşmuş, ceket fazla gelişmiş omuzlan üzerinde kırış kırış olmuştu. Boynu, para için dövüşen* bir boksörünki gibi kalın ve güçlüydü. İşte babamın keşfetmiş olduğu sosyal filozof ve eski nalbant bu, diye düşündüm. Şişkin kasları ve bir boğanınki gibi kalın boynuyla, gerçekten bir nalbant gibi görünüyordu. Onu hemen kafamda sınıflandırdım. Bir tür dahi, diye düşündüm, işçi sınıfının Kör Tom'u." Sonra, bir de benimle el sıkışması vardı ki! Tokalaşması sert ve güçlüydü, ama bana kara gözleriyle dik ve cüretli bakıyor; fazlasıyla cüretli, diye düşünmüştüm. Anlıyorsunuz ya, o günlerde kendi sosyal çevremin bir varlığıydım ve güçlü sınıfsal içgüdülerim vardı. O günlerde cüzdanlarını ortaya koyup dövüşmek erkekler arasında âdetti. Çıplak elleriyle dövüşürlerdi. Dövüşenlerden biri baygın ya da ölü olarak yere devrildiğinde ayakta kalan parayı alırdı
Biz zavallı insanlar, kendi sonlarımıza işte böyle ulaşıyor, dünyaya sonsuz barışı ve mutluluğu, katliamla ve yok ederek getirmeye çabalıyoruz. Üstelik yalnızım. Olacakları düşünmediğim zamanlar, geçmişte olanları ve şimdi artık olmayanları Kartalım'ı düşünüyorum; yorulmak nedir bilmeyen kanatlarıyla, boşluğu döve döve yükselen, yukarıya, güneşine, insan özgürlüğünün alev alev yanan idealine doğru uçan Kartalımı düşünüyorum. Burada boş boş oturup onun yarattığı bu büyük olayı, elim kolum bağlı bekleyemem, ama o, yarattığı büyük olayı görmek için burada olmayacak. Bütün gençlik yıllarım budavaya adadı Kartalım ve bu uğurda hayatını verdi. Bu, onun ellerinin emeğidir, o yaptı.
Reklam
"Gökyüzüne bakar mısınız?" diye ellerini çarptı Ayça. "Hiç bu kadar çok yıldız görmemiştim!" "Aslında her gece o kadar yıldız var, " dedi Aynur Teyze: "Elektrikler kesilince her yer karanlık olduğu için bu kadar çok görünüyorlar."
Annesi: "Sıkıldın mı, seni almaya gelelim mi?" Diye sorduğunda , Bora, "Hayır sıkılmadım, burada çok mutluyum," Diyordu. Nasıl mutlu olmasın? Denize bayılıyordu. Koşup oynayacağı bahçeler, meyvelerini dalından koparıp yiyeceği erik, kayısı, ve şeftali ağaçları vardı.
Bill ve ben köşeyi dönüyoruz ve nefesim kesiliyor. Toby otobüs durağında durmuş, yeni futbol takım arkadaşlarıyla takılıyor. Kalp atışlarım anında hızlanıyor ve yanaklarımın yandığını hissediyorum. Maskeyi poşete geri takarak, "Bili, o çocukların yanından geçerken, tuhaf görünmeme izin vermeyeceğine dair bana söz ver lütfen." diyorum. "Dürüst olmak gerekirse Betty, buna söz veremem. Neden?"
Şaka yapmıyorum. Lütfen lütfen, aşk tanrısı... Eros? Venüs? Her kimse, lütfen Toby Gray'in hagan Betty Plum'la konuşmasını sağla. Bu benim için en inanılmaz doğum günü hediyesi olur.
llk görsel sanat dersimizde, çizimler için poz vermeye gönüllü oldum ve bir sürü çılgın pozlar verdim. Gerçekten de çok komik olmalarına rağmen, sadece Bea ve Kat güldü. Tabii sınıftan atıldım ama buna değdi çünkü o gün bugündür üçümüz hep birlikte takılıyoruz. Zamanlama bundan daha iyi olamazdı çünkü tam da güya en yakın iki arkadaşım olan Charlie ve Amber'ın beni tek başıma bıraktığı zamana denk geldi. Dönem başında Charlie, Manchester'a babası ile yaşamaya gitti ve Amber'ın ailesi de onu özel bir okula yolladı. Güya taze bir başlangıç yapmak içinmiş ama benden uzaklaşması için yollanmış da olabilir.
Reklam
Önemli bir şey oldu: Ben bu çocuktan hoşlanıyorum! İlk defa hayatımda gerçek birinden hoşlandım. Arkadaşım Kat'ten farklı olarak, dilim dışarıda, okulda dolaşıp 'yetenek' hakkında saçmalayarak oğlanlara on üzerinden not vermem... En azından şimdiye dek! Bu yeni çocuk kesinlikle on üzerinden on. Bayan P, kalemiyle dosyasına vurarak "Hâlâ bekliyorum." diyor. Tek kelime edemiyorum.
Yaşlı bir kadın mutfak camından, "Çimlere basma!" diye bağırıyor. Gülümseyip el sallıyorum, sonra otoparkın içinden koşarak geçerken bir yavru martı sürüsü çığlıklarla göğe doğru kanatlanıyor.
Rüya görüyor, yanakları gül pembesi, dudakları açılıp kapanıyor ve ağzından minik baloncuklar çıkıyor. Rüzgârın esmesiyle ince perde havalanıyor ve fısıltı kadar güzel saçlarında titreşimler oluyor. Fazla zamanım yok...
Evet, ışıltılı bir kariyer. Ancak, çalınan ilk kitapla ikincisi arasında oldukça uzun bir zaman geçtiğini hemen belirtmeliyim. Dikkate diğer bir nokta da, ilki karların arasından çalınmışken. ikincisi ateşten alınmıştı. Ona verilenlerden söz etmiyorum bile. Toplamda on dört kitabı vardı ama kendi gözünde hikâyesi özellikle on tanesinden oluşuyordu. O on tanesi arasında altısı çalınmış, biri mutfak masasında bulunmuş, ikisi gizli bir Yahudi tarafından onun için hazırlanmış ve biri de yumuşak, sarı elbiseli bir öğle üzeri tarafından ulaştırılmıştı.
73 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.