"Başkasından nefret etmek kolay. Ama kendinden nefret etmek var ya.. O, o çok kötü işte. Taşınacak yük değil. Pişmanlığım mı daha büyük utancım mı bilmiyorum. Bildiğim ömür boyu bunu taşıyacak olmam. Hep kendimi affetmeye çalışacağım. Ama bunun özrü yok, affı yok. Mahkumum. Hiç bir zaman temizlenemeyeceğim, biliyorum.
Ben bıraktım o işleri. Herkes ait olduğu yerde kalmalı artık. Aşk şarkılarda, ayrılık şiirlerde. Sen ise geçmişte. Ben mi.? Ben daha bulamadım ait olduğum yeri. Nihayetinde bu sahipsizlik hissi, yüreği aklından büyük olan her insanın ortak kaderi.!
"Tanrı, size istediğiniz insanları değil,ihtiyacınız olan insanları verir. Öyle ki bu insanlar size yardım edecek, sizi incitecek, size acı verecek, sizi terk edecek, sizi sevecek ve olmanız gereken insan olabilmenizi sağlayacaktır."
"Bir dert, onu önemsemeyene dert değildir. Herkes sana ıslık çalıyor; sen kendini alkışladıktan sonra sana ne? İşte, insanın kendini alkışlamasına sebep, sadece deliliktir"
"Paylaşılamayan mutluluktan alınan haz, gerçek bir haz değildir."
“Ömrün boyunca genç kalmak istiyorsan , gelişim göstermeye , öğrenmeye , keşfetmeye devam et ve kendini ruhunu körelten alışkanlıkların içine ya da zaten yapmayı bildiğin şeylerin uyuşturan rahatlığına kapatma!”
"Birisi kabuk tutmuş yaralarımızı okşamaya başladığında, cırt diye açılıveriyor ve kanamaya başlıyor yeniden oluk oluk. Birine teslim olduğumuzda ve içimizi döktüğümüzde, bedenimiz ve ruhumuz kan içinde kalıyor. O yüzden değil mi içimizi tutmalarımız, birine teslim olmaktan korkmalarımız, ortalıkta gergin ve tedirgin dolanmalarımız? “Anlatsam mı, anlatmasam mı?” Kararsızlığımız. “Bu sevgi beni acıtır mı?” Kuşkularımız.
"On beş yaşındayken iradem öğrenmeye yönelikti. otuzuma geldiğimde, yolumu saptamıştım. kırkımda artık kuşku diye bir şey kalmamıştı içimde kulaklarım ise ancak altmışımda açıldı."