Eğer bardağa iletilen enerji bardakla aynı titreşime sahipse, yani bardağın moleküler yapısı ile aynı frekanstaysa, basınç bardağı çatlatacak kadar büyük olabilir.
Bana anlattılar. Endonezya'da adetmiş; arada sırada isim değiştirirlermiş. Birisi kendi kişiliğinden bıkmışsa, ismini değiştirirmiş; yeni bir ad takınır ve yeni bir yaşama başlarmış. İyi bir fikir!
"Sen yeni bir yaşama başladın mı?"
"Bugün," dedim.
Terliğini yere kaydırdı.
"Bu yeni yaşamda insan yanına hiç bir şey almıyor mu?"
"Sadece bir yankı," diye cevap verdim.
"Anı falan yok mu?"
"Yankı,aslında bir anı. Artık can acıtmayan ve utandırmayan bir anı."
"Evet. İnsan ölür ama yatak kalır! Ev de kalır. Eşyalar da kalır. Onların hepsini yakıp yıkmak ister insan."
"Birine göre hava hoşsa bunlar, o zaman tahrip edilmez."
"Aslında yakıp yıkmamalı," dedim. "İnsanoğlunun pek değeri yok aslında."
"Öyle mi dersiniz?" diye karşılık verdi Schwarz; sanki suratı allak bullak olmuştu. "Değeri yok mu? Yok tabii! Ama bana söyler misiniz, hayatın değeri yoksa başka neyin değeri var sizce?"
"Hiçbir şeyin," diye karşılık verdim. Ve biliyordum ki bu hem doğruydu, hem doğru değildi. "Onları sadece biz değerli kılıyoruz."
Bazı şeyler değişiyor, ama o değişen şeyleri kendi hayatınızla kıyasladınız mı, çok fena oluyor.
"Neyle kıyas ediyorsunuz ki?"
"Siz bunu yapmaz mısınız hiç?"
yaparım ama her konuda değil. Sadece kendime odaklanırım.