Fakat totalitarizm bir iman çağından ziyade şizofreni çağı vaadeder. Ne zaman ki toplum yapısı açıkça yapay hale gelir yani ne zaman ki yönetici sınıf işlevini yitirir ancak yine de şiddet ve sahtekarlıkla güce tutunur, işte o zaman toplum totaliter hale gelir. Böyle bir toplum ne kadar uzun süre dayanırsa dayansın ne hoşgörülü olmayı ne de entelektüel anlamda istikrar sağlamayı becerebilir ya gerçeklerin doğru kaydedilmesine ya da edebi üretimin ihtiyaç duyduğu duygusal samimiyete engel olur.
En ufak bir tabunun bile zihin üzerinde felç edici bir etkisi olabilir, çünkü özgürce peşinden gidilen herhangi bir fikrin yasak düşüncelere yol açma tehlikesi her zaman mevcuttur.
Peki bu kitaplar nasıl oluyor da yazılabiliyor? En sıradan haliyle tanımlanacak olursa edebiyat, tecrübeyi kaydedecek çağdaşlarının bakış açısını etkileme girişimidir. İfade özgürlüğü göz önüne alındığında basit bir gazeteciyle en “apolitik” yaratıcı yazar arasında pek bir fark yoktur. Gazeteci yalan söylemeye yahut kendince önemli haberleri sansürlemeye mecbur bırakıldığında özgür değildir ve özgür olmadığının da bilincindedir. Yaratıcı yazar da öznel hislerini yalanlamak durumunda kaldığında özgür değildir.