Bir yol düşünün, sonu belli olmayan nereye gidildiğini bilmediğiniz bir yol... Bir küçük kız çocuğu yolda yürüyor. Mor, pembe rengi bir elbise giymiş, saçları örülmüş, yanakları pespembe, gözleri kahvenin tonunda, ayakları çıplak yolda yürüyor. Elinde oyuncağı etrafına bakınıyor. Yardım isteyecek birilerini arıyor ıssız yolda. Güneş dünyayı yakarken küçük kız yardım arıyordu, kimsecikler yoktu. Küçük kız gece oluncaya kadar yolda oturdu. Güneş batıncaya kadar kendi kendine oyun oynadı. Gözleri kan çanağı olsada oyununa devam etti...
Ay yüzünü gösterip, karanlığı ışığıyla aydınlattı. Küçük kız bütün günün ardında ilk defa dudağı kıvrıldı, gülümsemişti. Kendini güvende hissetti, oyuncağını eline aldı ve yola koyuldu. Küçük kız konuşmaya başladı, yıldızlara içini döktü... Her konuştuğunda bir yıldız kaydı. Bir yıldız, iki yıldız, üç yıldız... Yetmiyordu küçük kız içindeki yalnızlığı atamıyordu. En sonunda aya döndü, kırmızı gözleriyle baktı. Bir umut istedi, bir umut bekledi... Ay ışığıyla yolda yürüdü umutsuzca, hayalkırıklığıyla, üzgün ama bir o kadar güvende... Oyuncağı ve ay bir güvendi bu ıssız yolda... Yalnız olmadığının...
Ve sen düşün içinde kaybolmuş çocuğun yalnızlığını...