Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Levent Ü.

Levent Ü.
@Bay_Sinirli
Hayatta en büyük amacı bilgi edinmek, biriktirmek olan garip bir adam. Doktoralı uçak mühendisi aynı zamanda felsefe lisans mezunu. Çok düşünüp genelde düşüncelerini kendine saklayan suskun bir sürgün.
“... Sultanlarla, halifelerle yönetilmiş ve yönetilen memleketlerde, vatan için, ulus için en büyük tehlike, sultanların ve halifelerin düşmanlar tarafından satın alınmalarıdır. Bu, çokluk, kolaylıkla sağlanabilmiştir. Meclislerle yönetilen memleketlerde de, en yıkıcı yan, bazı milletveliklerimizin ecnebi nam ve hesabına çalınmış ve satın alınmış olmalarıdır. Millet meclisleri’ne kadar girmek yolunu bulabilen vatansızların varlığı tarihin bu yoldaki örnekleriyle bellidir.” Mustafa Kemal (Ekim 1927)
Sayfa 348Kitabı okudu
Reklam
“Biz Türk’üz, tam manasıyla Türk’üz. İşte o kadar. Bize iyi Müslüman olmak yeter. Asya için ve Avrupa için bizim kanunumuz aynıdır. Dostlara sahip bulunmak, tam bağımsızlığımızı korumak, her şeyi Türk cephesinden değerlendirmek. Bu gerçekçi görüştür. Osmanlı İmparatorluğu’nu mahveden ideolojiye tepkidir.” Mustafa Kemal (1921)
Sayfa 232Kitabı okudu
“... Biz batı emperyalistlerine karşı yalnız kurtuluş ve bağımsızlığımızı korumakla yetinmiyoruz. Aynı zamanda, Batı emperyalistlerinin, güçleri ve bilinen araçlarıyla, Türk milletini emperyalizme araç olarak kullanmak istemelerine engel oluyoruz. Bununla bütün insanlığa hizmet ettiğimize inanıyoruz.” Mustafa Kemal (20 Haziran 1920)
Sayfa 216Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“... Geçmişte özellikle Tanzimat Dönemi’nden sonra, ecnebi sermayesi memlekette ‘müstesna’ bir yere sahip oldu. Ve bilimsel anlamda denebilir ki, devlet ve hükümet ecnebi sermayesinin jandarmalığından başka bir şey yapmamıştır. Artık her uygar devlet gibi, yeni Türkiye de bunu kabul edemez. Burası esir ülkesi yapılamaz.” Mustafa Kemal (Şubat 1923)
Sayfa 200Kitabı okudu
“Tarih, ulusların yükselme ve alçalma nedenlerini ararken, birçok siyasal, askeri, toplumsal nedenler bulmakta ve saymaktadır. Kuşkusuz, bütün bu nedenler toplumsal olayları etkiler. Fakat bir ulusun doğrudan doğruya hayatıyla, yükselişiyle, alçalışıyla ilişkili olan, ulusun ekonomisidir. Tarihin ve deneylerin saptadığı bu gerçek, bizim ulusal hayatımızda ve ulusal tarihimizde de tamamen belirlirir. Gerçekten, Türk tarihi incelenirse, bütün yükseliş ve alçalış nedenlerinin bir ekonomi sorunundan başka bir şey olmadığı anlaşılır.” Mustafa Kemal (18 Şubat 1923)
Sayfa 184Kitabı okudu
Reklam
“...Siyasal, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferle taçlandırılmazlarsa, yaratılan zaferler sürekli olmaz, az zamanda söner. Bu bakımdan, en güçlü ve parlak zaferimizin bile sağlayabileceği bayındırlık yararlarını (semerat-ı nafıa) saptayabilmek içi, ekonomimizin, ekonomik egemenliğimizin (hakimiyet-i iktisadiye) sağlanması, güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması gereklidir.” Mustafa Kemal (Şubat, 1923)
Sayfa 168Kitabı okudu
“Ulus, saydığım değişim ve dönüşümlerin doğal ve zorunlu gerçeği olarak, genel yönetimin ve bütün yasaların ancak dünya gereksinmelerinden esinlenmesini; ve gereksinmelerin gelişme ve değişmeleriyle aralıksız gelişip değişmesini benimseyen ‘dünyevi’ bir yönetim anlayışını ‘hayati’ saymıştır” Mustafa Kemal (Kasım 1925)
Sayfa 146Kitabı okudu
“... Bugüne kadar elde ettiğimiz başarılar bize ancak gelişmeye ve uygarlığa doğru bir yol açmıştır. Yoksa gelişmeye ve uygarlığa henüz ulaştırmış değildir. Bize ve bizden sonra geleceklere düşen görev, bu yol üzerinde tereddütsüz ilerlemektir.” Mustafa Kemal (Ağustos 1923)
Sayfa 128Kitabı okudu
“...Yüzyıllardır ulusumuzu yöneten hükümetler, kültürü yaygınlaştırmak isteğini gösteregelmişlerdir. Ancak bu isteklerine ulaşmak için Doğu’yu ve Batı’yı taklitten kurtulamadıklarından, sonuç, ulusun cahillikten kurtulamaması olmuştur.” Mustafa Kemal (1 Mart 1920)
Sayfa 100Kitabı okudu
“... Önemli olan, memleketi temelinden yıkan ulusu tutsak ettiren iç cephenin düşmesidir. Bu gerçeği bizden iyi bilen düşmanlar bu cephemizi yıkmak için yüzyıllarca çalışmışlar ve çalışmaktadırlar. Bugüne kadar başarı da kazanmışlardır. Gerçekten kaleyi içinden almak, dışından zorlamaktan kolaydır...” Mustafa Kemal (1927)
Reklam
“Nasıl şimdi bütün dünyada Leninizmin gerçek niteliği, Stalin’in ona verdiği anlamdan ayıklanıp araştırılıyor, tartışılıyorsa, ülkemizde de Mustafa Kemal düşüncesinin ve eyleminin asıl anlamı, İnönücülüğün ona eklediği uyduruk yorum ve kurumlardan ayıklanıp, öyle araştırılmalı ve tartışılmalıdır.”
“Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir.” Mustafa Kemal (11 Ağustos 1929)
“Yolunda yürüyen bir yolcunun, yalnız ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lâzımdır.” Mustafa Kemal (1930)
Musaddık... Bir konuşmasında şöyle diyordu: “Eğer bir ülkeye başka milletlerin çabaları ile getirilen refah halkın yararına olsaydı,o zaman her millet yabancıları evine davet ederdi. Eğer boyun eğdirme faydalı ise o zaman hiçbir ülke kanlı savaşlar ve ağır kayıplar pahasına özgürlüğünü kazanmaya çalışmazdı”
Atatürk’ün ulusçuluk ve ulusalcılık anlayışını en özlü bir biçimde değerlendiren bir anlatım, Unesco’nun 1981’i Atatürk Yılı ilan eden kararda var. Bürleşmiş Milletler’e ye 156 ülkenin oybirliği ile aldığı bu kararda, Atatürk şöyle tanımlanıyordu: “Uluslararası anlayış ve barış yolunda çaba harcamış üstün bir kişi, olağanüstü bir devrimci, sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk lider, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, insanlar arasında hiçbir renk, din, ırk ayrımı gözetmeyen eşsiz bir devlet adamı...”
Daha o yönde hiçbir istek, hiçbir gereksinme yokken, Türk kadınına siyasal hak ve özgürlükleri -demokrasinin anayurdu sayılan bazı Batılı ülkelerden önce- veren, kadının siyasal yaşamda ağırlık kazanmasına çaba gösteren de Atatürk’tür. Eğer bugün Almanya’da her 100 üniversite öğretim üyesinden ancak birisinin kadın olmasına karşılık, bu oran Türkiye’de tam otuz katı yüksekse, bunda Kemalist devrimin katkısı yadsınabilir mi?
Reklam
Almanya, İtalya ve Japonya gibi sanayileşmiş ülkelerin bile, demokrasiye kendi “iç dinamik”leri ile değil, savaş yenilgisiyle birlikte “dayatılan” koşullar nedeniyle geçtiklerini unutmamalıyız! Unutmamalıyız ki Kemalizm’in erdemlerini ve demokrasi karşısındaki tavrını daha iyi anlayabilelim!
İki nedenden dolayı, “Kemalizm” sözcüğünü “Atatürkçülük” sözcüğüne tercih etmek daha doğru olur: Atatürkçülük yıpratıldığı için, bir; Kemalizm uluslararası dile girdiği için, iki. Cumhuriyetimizin son kırk küsur yılı, “Atatürkçülük” adına Atatürk’e yapılan ihanetlerle doludur. Bir başka kesim ise, Atatürkçülüpü, Atatürk’ün sağlığında yaptıklarının “bekçiliği” biçiminde anlamıştır. Kalıplaştırmıştır, dondurmuştur. Oysa bu, Atatürk’ün önderliğinde gelişen ideolojinin ve devrimin özüne aykırıdır. Kemalizm “ilerici” bir ideolojidir. Ne geçmişin bekçiliğidir, ne de kalıplaşmış bir inanç sistemi. Değişen koşullar içinde, sürekli ve akılcı bir yenilenmeyi ve o yenilenmenin ilkelerini içerir.
Eserden çok değerli bir paragraf, günümüz sözde Atatürkçülerine gelsin; - Bir noktayı daha açıklamak isterim. Bu Anılar’da öykülediğim olayların anakonumu Atatürk’tür, ama onu tanıtmak işi değildir amacım. “Atatürk’ü yalnız ben tanırım, başkalarına onu yalnız ben tanıtabilirim.” Gibi bir savım yoktur. Ne var ki onu ve yaptıklarını benim de bir tanıyışım var, o tanıyışı elde etmek için çok emek harcadım. Atatürk’ü tanımam, bugünkü Yıldönümü Atatürkçüleri gibi tersinden, sonundan değil, başından başlar. Onu tanımak, yalnız yaptıklarının sonuçlarını listelemekle biten bir iş değildir. Onu ancak, en aşağı bir yüz yılın tarihi içine koymakla değerlendirebiliriz. Bu ciltte bu açıdan yazdığım yazıları okuyacaksınız.
“Türk demokrasisi, Fransız Devrimi’nin açtığı yolu izlemişse de, kendine özgü ayırıcı yanlarla gelişmiştir. Çünkü her ulus, devrimini kendi toplum çevresi gereklerine ve gereksinmelerine, iç durum ve konumuna, devrimini yaptığı zamana göre yapar.” Mustafa Kemal Atatürk
“Bilgili adam yabancı ülkelerde bile yabancılık çekmeyen, hısım akrabasını kaybetse bile arkadaşsız kalmayan dünya yüzündeki tek varlıktır; o her ülkenin vatandaşı olabilir, kaderin çetin sınavlarına korkusuzca karşı gelebilir. Oysa bilimin değil de, talihin muhafızlarıyla kendini emniyete aldığını sanan kişi, kaygan yollardan yürüyüp istikrarlı bir hayat yerine güvencesiz bir hayat mücadelesi verir” Theophrastos
Sayfa 222Kitabı okudu
Dış borç karşılığı merkez bankasının para basması, bankalara faiziyle o oarayı aktarması, bankaların üreticiye faizi ile kredi vermesi ve üreticinin o faiz masrafını ürettiği mala yansıtması ile dış borcun nasıl tüketiciye yansıtıldığını öz bir şekilde yansıtan kısımdan; “Vatandaşlar aldığı her mal ve hizmetin bedelini ödediğinde fiyatın içindeki faizi de ödemiş oluyor. Dolayısıyla hiç kimse bu mevcut sistemde ben faize bulaşmıyorum diyemez. Bu faizleri toplayan üretici, aldığı krediyi faiziyle birlikte bankaya geri ödüyor. Bankalar, merkez bankasından aldıkları parayı faiziyle birlikte geri ödüyor. Merkez bankaları da döviz olarak alının krediyi faiziyle birlikte geri ödüyor. İşte mekanizmanın ana hatları bu.” Üretici kazanıyor, banka kazanıyor, merkez bankası kazanıyor, borç alınan ülke kazanıyor, denklemde tek kaybeden var o da tüketici, yani vatandaş.
Sayfa 106Kitabı okudu
Reklam
“Hür iradesi, arzusu olmayan, istemeyi bilmeyen insanın org silindiri üzerindeki civatadan ne farkı vardır ki?...#
“Her hayat, her çocukluk hayal kırıklıklarıyla doludur. Bunun aksini düşünemeyiz, çünkü en iyi anne bile çocuğunun bütün arzularını, bütün ihtiyaçlarını karşılayamaz. İnsanın ruhsal sağlığının bozulmasına yol açan, yaşanan hayal kırıklığı değil, bu hayal kırıklıklarından dolayı duyulan acının yaşanmasının ve ifade edilmesinin yasak olmasıdır.”
Sayfa 299Kitabı okudu
“Çocuğunuza küsmeyin. Küsmek ya da bu şekilde onu uyarmak iletişimi tamamen kesmek demektir. Çocuğunuz sizden özür dilediğinde onu hemen affedin. Özürüne karşın hala eleştiriyle yaklaşıp ona sert davranmayı sürdürürseniz çocuğunuz özür dilemenin anlamını kavrayamaz.” Şahsi yorumum hiçbir anne babanın çocuğuna küsme gibi olumsuz davranışlar sergileme hakkı yoktur! Unutmayın o sizi seçmedi, siz istediniz ve o size bahşedildi!
Sayfa 149Kitabı okudu
Çocuk ve hayvan sevgisi bölümünden; “..., bütün türlerin barış içinde yaşayabildiği güzel günlere kavuşmak umuduyla.”
Sayfa 132Kitabı okudu
“Çocuğumuzla oyun oynarken televizyon, bilgisayar, tablet, telefon gibi bizi meşgul eden uyaranların olmadığı sıcak ve samimi oyun ortamları oluşturmaya özen gösterelim” Not: Alıntı yspılan orijinal cümledeki anlatım bozukluğu tarafımca düzeltilmiştir.
“Oyun ve oyuncakların cinsiyeti yoktur, çocuklar bütün oyuncaklarla oynayabilirler.”
Reklam
Kitaptaki alıntılardan biri; “Ne yapmak isterseniz, onu yapma gücüne sahipsiniz” Konfüçyus
Sayfa 100Kitabı okudu
Kitapta yapılan bir alıntı çok hoşuma gitti; “iyi bir insan olduğunuz için dünyanın size adil davranmasını beklemek, vejetaryen olduğunuz için bir boğanın size saldırmamasını beklemek gibidir” Mc. M. Zeylanovski