Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Arife Fidan

Arife Fidan
@BayanMandalin
14 yaşında. 8. Sınıf öğrencisi. Kitap aşığı. Blogger (insta: arifeyaziyor)
En parlak yıldızların bile üzerinde lekeler vardır.
Reklam
Yazın erkenden doğan güneşin şu kızıllığı insanın içine nasıl gittikçe büyüyen bir aydınlık serper, nasıl yakalanması güç, anlaşılmayan bir cıvıltıyla ruha dolarsa, ben de insanı sarıverecek bir anlatım gücü arıyorum.
Derken, ateşin son közleri, çocukların bedenleri gibi ruhlarını da ısıtarak kızıla döndü.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ölüm basit bir şeydi, ruhun bedenden ayrılmasından başka bir anlamı yoktu. Ölseydi de fark etmezdi.
Reklam
"İlkokulu bile bitirmedin yani! İddiaya girerim okumayı bile bilmiyorsundur." "Biliyorum," diye yalan söyledi Mamo. "Peki, sekiz kere yedi kaç eder?" Mamo yüzüne kan hücum ettiğini hissetti, yumruklarını sıktı. Tesfaye güldü. "Sen bana karşı çıkıp büyüklük tasla bakalım, babam sırtını bir güzel kasır görürsün sen." "Geç kalınca öğretmeninin senin sırtını kaşıyacağı gibi mi?" diye yanıtı yapıştırdı Mamo. Tesfaye dudaklarını ısırıp küfretti.
Ölüm umutsuzluktur, oysa ki en kötü yaşamda bile hergün umut güneş çiçeği gibi açar.
Zira her türden merhametin her zaman kötülük olarak döneceğini, böylece iktidarın zayıflayıp insanların küstahlaşacağını biliyordu.
Fani seheyi tutkularını onun yüce amacının üstünde görmeye cüret etmiş, kasten onun buyruğuna karşı gelmişti!
Mutluluk da mutsuzluk da aynı kökten büyür. Mutlulugumuz vardı. Şimdi ise mutsuzluğu göğüslemekten korkmamalıyız. Gitmemiz lazım.
Reklam
"Öylece, olduğu yerde kurşunu yapıştırmak gerekliydi!" diye müdahale etti Tansıkbayev ve hatta öfkeyle yerinden doğruldu.
Kimileri insan yaşamının her şeyden üstün olduğunu söylüyor. Şaşkınlar! Devlet yalnızca insan yakıtıyla tutuşup yanan bir sobadır. Yakıt olmazsa bu soba çalışmaz, tıkanır. Ve gerekli olmaktan da çıkar. Ama insanlar devlet olmadan var olamazlar. Kendi kendilerini yakmaya başlarlar. Ateşçiler ise sobaya muhakkak yakıt, odun atmak zorundadır. Işte her şey bu düzenin çalışmasına bağlıdır.
Sen, yine aldanan saf kalbim! Seninle meçhul bir yolculuğa daha çıkıyoruz. Gideceğimiz menzilde neler yaşayacağımızı bilemiyoruz. Ne yasarsak yaşayalım, sakın Allah'tan kopma emi.
Sayfa 251Kitabı okudu
Ve ey yüreğim! Eğer yine düşersem sakın yıkılma. Tekrar kalkmasını bil.
Sayfa 250Kitabı okudu
Ne olur gözlerim! Hep sonbaharı değil, artık ilkbaharı da gör...
Sayfa 249Kitabı okudu
Herkesin Çiğdem gibi bir dostu olmalı, ama onu dinleyenler benim gibi olmamalı.
Sayfa 217Kitabı okudu
Reklam
Dostun dost sözlerine önem verebilmek, düşünen olgun zekanın eseridir. Düşünce yoksa güzel sözü anlamak da yok demektir.
Sayfa 216Kitabı okudu
Çilelerimi sayfalara döktüm ki, oradan akıllara uçsun diye.
Ey çilekeş kalemim, Biliyor musun, birgün ben bu alemde olmayacağım, ama seninle yazdığım yazılar olacak.
Sayfa 150Kitabı okudu
Baba sözü dinlenmelidir.
Konuşurum. Ben çağdaş bir adamım, fakat sevmediğim yerde başkası olurum. Reşat'a kaçacağını söylemişsin. Öyle bir iş yaparsan Reşat seni öldürse bile bu eve, bu aileye bir daha asla giremezsin. Bunu beynine iyice yaz...
Aga be... Babası pek üzülmüş anlaşılan.
Sen duygusal filmler izlemekten melankolik oldun. Aşk dediğin nedir ki? Aşkın tam tarifi yoktur ki... Uzmanı yok... Tanımı yok... Garantisi yok... Ben ilk eşim Zeynep'i ilk gördüğümde, aynı anda aşık olmuştum. Aylar sonra kaçırdım. O aşk ne oldu? Şimdi hiç oldu? Aşk olsa gider miydi?
Reklam
Duygulanışına direndi. "Böylesi bin kez yüz bin kez daha iyi. Ah şimdi tayım yanımda olsa..." Yeni, taze bir kisneme bıraktı ovanın boşluğuna...
Yılkılıklar ovada, Kabaklı köyünde bir tanış vardı, oraya gitmiştim. Dönüşte yolum ovadan geçti. Beş sekiz yılkılık seybine yayılıp durur. Bir göz attım. Senin kısrak aralarında. İyisinden gelişatlaşmış. O pısırık, zabın doru olmaktan çıkmış. Sanırsın beş, sekiz yaşında...
Sayfa 109 - Ötüken YayınlarıKitabı okudu
At yıkan kurt şimdi güçlü bir atın ciftesiyle hikayesini kapıyordu. Cırpıntılı bir çaba ile ayağa kalktı. Ayakta duracak gücü vardı. Ama, ön ayaklarının biri bir yöne, diğeri başka bir yöne gidiyordu. Denge diye bir şey kalmamıştı. Birkaç adım daha attı ve yığıldı. Bir daha da canı kalkmak istemedi. Gece ayağının ökçesiyle başına basıyordu. Dağınık ağzından bıçak gibi acı bir yer giriyor, nefes borusuna dalıyor cigerini patlatır gibi şişiriyordu. Toplanan, açılan ayakları birden hareketsiz kaldı. Başını sırtına doğru attı. Heykelleşti ve öylece kaldı.
Sayfa 59 - Ötüken YayınlarıKitabı okudu
Gavur ağabeyi günün bir gününde bindirmemisti ata. "Oh" dedi. Ve uyuya kaldı. Rüyasında ceplerine taş dolduruyordu boyuna, taşlar kum parçaları olarak ceplerinden toprağa akıyordu. Bir taş eline geçti cebinden. Dorukısrak'a fırlattı. Sonra taşın peşinden koştu. Taş, ata varmadan yetişti. Taşı tuttu. Köye, kendi evlerine doğru attı. Kısrak boyun uzunluğunda geri döndü. Hasan'ı gördü. "Gel" der, gibi göz kırpıyordu. Hasan koştu. Boyuna posuna bakmadan atın sırtına sıçradı. Gemsiz at, az sonra gemlendi. Hasan'ı aldı, uçurdu. Binlerce at çıktı Hasan'ın karşısına. Yerde ot yoktu, çöp yoktu. Taş yiyordu atlar. "Vay anam" diye bağırarak uyandı...
Sayfa 22 - Ötüken YayınlarıKitabı okudu
"Nasıl gözlerimiz görmeye, kulaklarımız duymaya yarıyorsa, insanın yüreği de zamanı algılamaya yarar. Kör bir insan için gökkuşağının renkleri ve sağır bir insan için kuş sesleri nasıl boşunaysa, bütün bir yürekle algılanmayan zaman da öyle boşa gider, kaybolur..."
Sayfa -1 - Önceden bir okuma yarışması için okumuştum.Kitabı okudu
Reklam
Hepimiz Onur Zorluyuz "
Hepimiz Onur Zorlu'yuz
Sayfa 41 - Wattpad'de bulunan kısmını okuyorum. Sayfasını değil bölümü yazdımKitabı okudu