Dibi görünmeyen kuyulara atılan taş nasıl çıkardığı sesle onların derinliğini gösterirse başkalarının elemi de bizim yüreğimize düştüğü zaman çıkardığı sesle size kendimizi insanlığımızın derecesini gösterir.
Kitap, bilinç akışı tekniği ile ele alınmış. Zaman zaman kahramanıniç konuşmaları mı yoksa dış monolog mu anlamakta zorlandığım, aynı paragrafı, cümleyi tekrar tekrar okuma gereksinimi duygum eser. :)
Kahramanın duygu ve düşünceleri şiirsel bir üslupla dile getirilmiş, yerinde imgeler kullanılarak anlatım güçlendirilmiş. Bu da beni kitaba en çok bağlayan, zevkli hale getiren nokta oldu. :)
Yazar, alışılagelmiş kalıpların dışına çıkarak, bazen aynayı, bazen kapı dilini konuşturmuş. Bu da eseri farklı kılan bir husus. Kitapta da her nesnenin bir ruhu olduğunu vurgulamış, cansız nesneleri konuşturarak tezini güçlendirmiştir.
kahramanımız, yaşadığı hayattan şikayet eden, mutsuz,ruhunda tamamlanmayan, eksik bırakılmış bir şey olduğunu düşünen, insanlardan kendini soyutlayıp daha çok kendi iç dünyasında yaşayan biridir.
Sonun iyi bağlandığını düşünmediğim fakat farklı bir tekniğe sahip, gün içinde başlayıp bitirebileceğiniz kısalıkta ve durulukta.
İyi okumalar.
Ben sözlerden değil, bakışlardan tırsardım. Bakışların arkalarını sezer, sezgilerim doğrulanana kadar mecburen bekler, beklerken kafayı yerdim. Konuşunca mesele yoktu. Ayrıca bu devirde herkes en azından iki tane idi.