Haksızlık mı yapıyordum, ona karşı olan duygularım çok sert, davranışlarım fazla düşmanca değil miydi? Eski günleri, bana yaşattıklarını hatırlayınca, hiç de haksızlık yapmadığım sonucuna vardım.
Bu konuyu aklıma getirmemeye çalışıyordum ama böyle yaptıkça vicdan azabına daha fazla kapılıyordum. Suçluluk duyuyor ve onu çok özlüyordum. Ne var ki, ben de çaresiz bir durumdaydım. Kendime yeni ve düzgün bir hayat kurma mücadelemin ona da faydası olacaktı.
Gazeteler yine Türkiye’nin iç karartıcı haberleriyle doluydu. Ekonomik kriz, birbirini suçlayan politikacılar, sütunlarını meslektaşlarına çatarak dolduran köşe yazarları… Bunları peş peşe okumak insanın bütün neşesini kaçırıyor, içini karamsarlıkla dolduruyordu.
Nasıl olsa evde beni bekleyen kimse yoktu, gitmem gereken bir işim de kalmamıştı. Yuvadan atılmış bir kuş ne kadar özgürse ben de o kadar özgürdüm artık.