Derinlerde sadakat ve ihanet kol kola gezer. Derinlerin merhameti yoktur.Dostluklar yoktur, menfaatler vardır. Derinlerde ilişkiler vardır, küçük balıklar ve büyük balıklar vardır. Derinlerde devletler vardır ve devletler birbiriyle hem dost hem düşmandırlar. Derinlerde Çatlılar da vardır. Bunlar kazanılmış zaferin unutulmuş kahramanlarıdır. Bu yüzden Çatlılar mağlup kahramanlar kadar yalnızdırlar.
Kaos dişidir. Erkekler çözümsüz bir problemle karşılaştıklarında gözlerini yumup rastgele bir karar verirler. Kaosla baş etmek için gerekli teçhizattan mahrumdurlar.Sonuçlar arasında bocalamaktansa birine hapsolmak iyidir onlar için.
İnsan kendisiyle yüzleşmemek için binbir türlü vehimle, envaiçeşit canavarla yüzleşir. Aynalarla, resimlerle yüzleşir. Gider asırlar öncesinden kalma bir taşı kaldırır, yanındaki akreple yüzleşir. Ama kendisiyle yüzleşemez.
İnsan ancak çaresizliğin dip noktasında kendisine yaptığı telkinlere gülebilirdi. Gülmediğine göre...demek umut vardı. Olmaz mı? Umut hep vardır, insanın olduğu yerde umut hep vardır. İşte bu telkine gülebilirdi.
Ne kadar abesti aşkın yüzü.
Dahası, ne kadar çok yüzü vardı. Aşkın bir yüzü, iki yüzü . Aşkın yüzsüzlüğü.
Vefa, ihanet, ahd. Hepsi birbirine karışıyordu.
Uğrunda ahidler bozulan, ahde vefasızlık ediyordu.
Niçin bu kadar biçareyiz, ümitsiziz? Neden her tuttuğumuz dal elimizde kalıyor? Bu memlekette sadece fena şey mi yapılır? Bütün hesaplarımız bozuk mu? Hiçbir faziletimiz kalmadı mı?