Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
coiwsx
coiwsx
@Coiwsx
17 Ağustos
28 okur puanı
Kasım 2021 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
''Hayatı kolay geçen kızları fark edersiniz.
Onları tarif etmeme bile gerek yok.
Zekâları sayesinde idare eden kızları fark edersiniz.
Güçlü veya atletik oldukları için hayatta kalan kızları fark edersiniz.
Ve bir de ben varım.''
On yedi yaşında olmasına rağmen Charlotte Davis travma dolu bir hayat yaşamıştır. Ailesi ve arkadaş çevresinde gerçekleşen birçok olay onun adeta yıkılmasına neden olur. Her yeni yara onu biraz daha duygusuzlaştırsa da acı çekmeye devam eder. Peki, uçurumun kenarından dönmek için bu acıların yaşanması gerekli midir?
"Güçlü insanlar pes etmezler, yorgun olsalar bile. Ve güçlü insanlar kırılmamış gibi yaparlar, paramparça olsalar bile."
Tutku, yaşadığı acılarla dolu, kötü günleri geride bırakmak için Almanya’dan Türkiye’ye gelmişti. Yıllar önce onu ve annesini terk etmiş babası dışında bu ülkede tanıdığı hiç kimse yoktu bu genç kadının. Tutku, ilk önce babasını bulmuş, zor da olsa iş bulana kadar yanında kalmayı kabul ettirmişti. En güçlü şirketlerden biri, iş başvurusuna cevap verdiğinde ise bu işe nasıl seçildiğini anlayamamıştı. Artık Yıldırım Bozkurt’un asistanıydı!
Geçmişte yaşadıkları genç kadını, pasif gibi gösterse de içinde çok başarılı bir kadın vardı Tutku’nun. Yıldırım Bozkurt’un bütün sertliklerine dayanıyor hatta bu sertlik, ona haz veriyordu. Yıldırım’ın da bunu fark etmesi uzun sürmemişti: Genç kadın acıyı seviyordu! Yıldırım, geçmişini değiştiremezdi ama Tutku, onu her anlamda zorluyordu. Aralarında bir anlaşma yapmışlardı. Ancak bu anlaşmayı kim bozacaktı, onu zaman gösterecekti.
Kitabın türü, konusu beni asla rahatsız etmedi. Öyle akıcı yazılmıştı ki hemen bitti. Yetişkin içerik olduğunu da belirteyim.
"Karaca: İnsan nasıl anlar ki aşık olduğunu?
Kunt: Bence insan yaşarken anlamaz, gittiğinde anlar.
Karaca: Ama o zaman çok geç olmaz mı?
Kunt: Olur.
Karaca: Geç olur.
Kunt: Geç olur ve aşk olur."
Yazarın kalemini #siyamkışgüneşi ile tanıdım ve çok sevdim. Değişik, okuyanı büyüsüne alan bir anlatımı var. Kış güneşini bitirir bitirmez tüm hikayeyi beklemeden okudum ama kitap olarak okumak, sayfaları çevirmek, Kunt ve Karaca'yı satırlar arasında görmek bambaşka bi olay. Aynı şekilde Kanbeyaz'da hemen okuyanı etkisi altına almayı başarıyor.
İlk kitabı hüzünlü bir şekilde bitirmiştik. İkinci kitapta kaldığı yerden devam ederek başlıyor. Karaca'nın geçmişinden gelen kişileri tanırken genç kızın hayatında ne gibi izleri olduğunu okuyoruz bu kitapta. Haliyle de Kunt'un gözleri sürekli genç kızın üzerinde her sallantıda kanatlarını hemen açıyor. Ve ben onun o koruyucu hallerine bayılıyorum. Özellikle Karaca'nın tek başına uyuyamama gibi bir sorunu var ki bu da çiftimiz ve bizim için güzel sahnelere vesile oluyor. Aksiyonlu, hüzünlü aynı zamanda eğlenceli bir kurgu.
Siyam benim için yeri hep ayrı olacak kitaplardan, yazarın kurduğu cümleler bile kendine özel.
Okur Takip Önerileri
Ailesinden ona miras kalan öğrenilmiş çaresizliğe başkaldıran
Lily’nin tüm acılara rağmen yeniden doğuşunun ümit ve sevgi dolu hikâyesi...
İçinde doğdukları aileyi seçememenin yarattığı acının üstesinden beraber gelmeye çalışan Lily ile Atlas’ın hayatlarındaki ve hayallerindeki dönüşüm hayranlık uyandırıyor. İlginç tesadüflerle bezeli bu romanı okurken kendinizden bir parça bulacaksınız.
Bizimle Başladı Bizimle Bitti, asla vazgeçmeyen ve “yüzmeye devam etmek” isteyenlerin kitabı; başkaldırının ve empatinin yazıya dökülmüş hâli...
Annesinin herkesten ve her şeyden izole olarak büyüttüğü Corvina,küçük bir kasabada yaşamaktadır. Corvina, evde annesi tarafından eğitim gören bir çocukluk geçirmiştir ve 21 yaşına geldiğinde gizemli Verenmore Üniversitesinden bir kabul mektubu alır. Dağın tepesinde, karanlık ve ürkütücü bir şatodur Verenmore. Corvina, melankolik kişiliği ile buranın birbirine çok uyduğunu düşünür. Bir de gümüş gözlü yakışıklı öğretmeni Vad ile. Birbirlerinden ilk görüşte etkilenmişlerdir ama öğrenci öğretmen ilişkisi bu Üniversitede kesinlikle yasaktır.Tarihinde gizemler,kayıp öğrenciler barındıran Verenmore,güzelliğinin yanı sıra gizemleriyle de Corvina'nın ilgisini çeker. Verenmore, hem sakladığı sırlarla hem de uzak durması gereken bir adama aşık olmasıyla, Corvina'nın sınavı olacaktır.
Katakterlerin gizemli ruh halleri çok güzel verilmiş. Kitapta bolca yetişkin içerik var. Ama yetişkin içeriğin olmadığı yerlerde bile kitap alev alev yakıyor. O gerilimi de şahane bir şekilde hissettirmiş yazar. Baştan sona merakla okuyorsunuz.Gizemler, sırlar, geçmişte yaşananlar, neymiş,ne olmuş derken bir bakmışsınız kitap bitmiş. Kitaba tek bir kusur bulamıyorum.
Mine Söğüt yok saydığımız bu hayatlardan yaratmış romanını. Hayalle gerçeğin iç içe geçtiği, neye inanacağınıza sizin karar verdiğiniz bir roman bu. Kurgu gibi dursa da sokakta binlercesi bulunan bu hikâyeleri okumanın bir ağırlığı var, ara ara sırtlanmamız gereken bir ağırlık. Belki bir gün biz de üzerimize düşeni yaparız diye. Kafamızı çevirmez de gözlerinin içine bakarız diye. Hikâyesini dinler, varlığını yok saymayız diye.
Hayatta var olan şeyleri yüzümüze güzelce vuruyor ve okurken bizi rahatsız etmeye yetiyor. Yazarımız bu gerçekliklerden efsunlu bir hikaye kurgulamış bizlere. Kitapta olan dört ana karakterimiz ve bir bebeğimiz var, bu karakterlerin hayatta kalmaya çalışma hikayesini okuyoruz aslında.
Şehvet uğruna kurulan bu yeni dünyada, hayatta kalanlar için artık hiçbir şey aynı olmayacaktı. Çünkü herkes bir kurban, herkes acı çekmeye mahkum ve herkes güzelliğinin bedelini ödemek zorunda kalacaktı.. Acıdan haz almak, fanteziyi işkenceye çevirmek ve azap çığlıklarını duymaktan zevk almak... Bunlar, alışılagelmiş bir insanın özellikleri değil. Bunlar, akıl sağlığı yerinde olmayan bir insanın özellikleri... Aslında çevrenizde yaşayan herhangi biri gibi duruyor. Ama sadece fiziksel olarak yaşıyor. Bilinç altında bambaşka birini yaşatıyor. Her gün başka bir insan, cehennem işkencesinin yaşandığı bodrum katında hapsediliyor. İşkence ve ölüm sahnelerinin gerçek olduğu filmler çekerek, saygınlık kazanacağına inan Wong Lee, kurbanlarına acı çektirmekten haz duyuyor ve bu acıları, mutluluk ve tatmin aracı olarak kullanıyor.
Yeraltı dünyasının en genç, güçlü mafyalarından biri olan Nicolas Russo Amerika Birleşik Devletleri'ndeki en büyük organize suç örgütlerinden birinin ünlü liderinin küçük kızıyla evlenmesine karar veriliyor ama işler farklı ilerliyor ve bu evlilik ailenin büyük kızıyla yani Elena ile oluyor.
Kitap mafya konulu olduğu için herkesin hoşuna gitmeyebilir ama ben genel olarak sevdim. Karakterlerin arasındaki çekim hoşuma gitti. Çoğu mafya kitabında olan aksiyon sahneleri bu kitapta fazla yoktu.
“Sen insanların kalplerine dokunabiliyorsun, Valkyrie. Ve hayır, ruhlarını almak için değil; onlara umut vermek için.”
Siz hiç tanımadığınız birinin attığı ‘Anlat… bana derdini anlat.’ mesajına cevap verip derdinizi anlatır mıydınız?
Umut yaşadığı talihsiz olaylardan dolayı anne tarafından akrabalarının yanında yaşayamayınca kendini Türkiye’de bulur. Son sınıf öğrencisidir ve kendi dertlerini bir nebze olsa unutmak için açtığı sahte Instagram hesabından okulda derdi olduğunu hissettiği kişilere mesaj atar. Çoğu kez görmezden gelinip engellenir fakat son mesajları karşılıksız kalmaz. Farkında olmadan kendini daha önce yaşamadığı duyguların içinde bulur. Kimine ışık, kimine umut olur.
Peki ya onun derdi neydi?
Geçmişin sırları, gelecek kaygısı, müziğin ruhu, içimizi kemiren canavarlar ve ölüm getiren bir lanet…
Anonim bir mesajla başlayan umut seansları, sonunda bir avuç genci bir araya getirdi ve küçük bir liseyi isyana sürükledi.
Bu, karanlık dehlizlerde umudu arayan herkesin hikâyesi.
Kitabın kendisi çok akıcıydı. Kesinlikle ağır bir dili yoktu. Bu kitap özellikle sonunun çok iyi olmasıyla biliniyor. Benim de okurken en çok merak ettiğim şey sonu olmuştu. Sonunu okuduğumda gerçekten çok şaşırdım. Çok etkileyiciydi. Kitabın çok güzel bir mesajı var ve bunu çok güzel bir şekilde okuyuculara aktarıyor. Çok ilginç ama bir o kadar da güzel bir kitap.
Hayatın yüküne dayanamayanlar son alışverişlerini yapıyorlar. Zehirler, ipler, tıraş bıçakları ya da daha ilginç intihar yöntemi paketleri... Nesillerdir müşterilerinin son anlarında kullandıkları malzemeleri temin eden bu aile şirketine, bir gün sizin de yolunuz düşebilir.
Kitapta kalkıştığı intihar sonrası psikiyatri kliniğine kapatılan Jeff'in bunu neden yaptığını ve orada yaşadıklarını okuyoruz.
Kitap için beklentim ne yüksekti ne de yok gibiydi. Fazlasıyla karşıladı ama.
Öncelikle modellerin kullanıldığı kapaklardan hoşlanmıyorum.Ama bu kapağı çok sevdim. Sebebi ise kitabı okurken fiziksel görünüş açısından kafam da Jeff karakterini oluşturamam... Nedenini bilmiyorum.
Fakat bence bu kapak sade görünse de özgün bir yapıya sahip. Konusuna gelirsek Jeff düşünce yapısı ile çok farklı bir çocuktu.
Ve yine her zaman dediğim gibi farklı düşünen insanların fikirlerini okumak bana büyük zevk veriyor. Hayata daha farklı yönlerden bakmamı sağlıyor. Bunu cidden seviyorum.
Sürükleyicilik yönünden de güzel bir kitaptı. Ortada dönüp duran ama bir türlü öğrenemediğimiz şeyleri kitabın sonlarına doğru öğreniyoruz ve bu merakla okumanıza neden oluyor.
Kitabın yarısını devirdikten sonra olaylar dallandı, budaklandı ve çok farklı yerlere gitti. Bununla birlikte verilmek istenen mesajı da sevdim. Kısacası elinizin altında varsa bekletmeden okuyun.
İki manyak karakter... biri pedofili suçlarına karışmış önemli, hatrı sayılır kişileri ortadan kaldırıp küçük çoçukları ve kadınları kurtaran, aynı zamanda kadın karakterimiz Adeline'ne takıntılı meşhur bir hacker..
Diğeri korkudan tahrik olup zevk alan bir yazar... Zade'nin yolda yürürken bi imza gününe denk gelip Adeline'ni görmesiyle başlıyor kedi-fare oyunu.
Tamamen hastalıklı bir ilişki olduğunu kabul ediyoruz. Zade'nin Adeline'nı izlemesi, Adeline'nın kendisine yapılanı inkar etmesine rağmen sevmesi ikisinin de manyak olduğunu gösteriyor zaten. Burda 'kadının rızası yok adam ona bunları bunları yaptı ama' diyemiyorsunuz. Bir sayfada bunu düşünse bile sonrasından bundan zevk aldığını, adamı kışkırtmasından ve fare olup kovalanmaktan hoşlandığını görüyorsunuz.
Rahatsız edici sahneler var tabi.. ki zaten kitap size güneşli günler vadetmiyor. Normal olmayan iki insan ve onların toksik ilişkisi..
Genel olarak akıcı bir kitap zaten başlayınca nasıl ilerlediğimi anlamıyorsunuz. Olayların ilerleyişi, geçmişte yaşanan bir olayın aydınlatılmaya çalışılması... yıllardır saklanan günlükler ve işlenen bir cinayet.. kitaba ayrı bir hava katmıştı merakla okuduğumu söyleyebilirim.
Daha önce dark romance okuduğum için bu kitap beni çok rahatsız etmedi. Severek okudum.
Sizde uyarıları dikkate alarak okursanız sevinirim. Sonu baya heyecanlı bitti o yüzden devamını sabırsızlıkla bekliyorum.
