“Her şey tam ve bir şey hep eksik.”
Bu cümleyi okumamla kitap etkisi altına aldı beni. Belki de benim de bazen böyle düşündüğümden, hissettiğimden…
Kitap okurken içinde kendinden bir şeyler arar insan, bir kişi, bir olay, bir duygu ya da bir anıyı. Bunu bulduğu an kitapla bütünleşir, kopamaz artık ondan. Ben de bu cümleyle beraber bütünleştim kitapla.
Karanlık geçmişi tuhaf olaylar dolu, bacakları dizlerinden kesilmiş yaşlı Efsun Abla, kim olduğunu hatırlamayan Adnan Abi, sokaklarda orospuluk yaparak para kazanan Hülya, bir sabah uyanıp eşini, evini, çocuğunu, işini her şeyini bırakıp giden Musa ve çöpte bulunan bebek Matruşka…
Anlatılanlar oldukça gerçekçi, sarsıcı, etkileyici. Yazarın zaten şiirsel bir dili var, hemen etkisi altına alıyor okuyucuyu. Günlük hayatta hep gördüğümüz ama derininde neler yaşadığını bilemediğimiz insanların hayatları anlatılıyor, tokat gibi çarpıyor…
Kitabı genel anlamda oldukça beğendim. Etkileyici bir eserdi. Eksik bulduğum ya da okurken aradığım şey umuttu sanırım. Bu kadar dramın yanında insan bir yerde umut arıyor, heveslenmek istiyor. Bunu bulamamak beni biraz üzdü ve yordu. Bir diğer eleştirim ise yazarın dilini çok edebi bulamamak oldu. Evet anlatımı oldukça başarılı, sürükleyici, kendine has bir tarzı var, şiirsel ancak edebi yönden bana göre çok güçlü değil.
Günümüz yazarları arasında genel anlamda beğendiğim bir yazar ve kitap oldu. Okurken biraz içiniz kararsa, üzülseniz, kederlenseniz de yine de okumaktan vazgeçemeyeceğiniz bir kitap bu. Tabi ki tavsiyemdir, iyi okumalar